Sûre-i A'raf'daki, وَاِذْ اَخَذَ رَبُّكَ مِنْ بَن۪ٓي اٰدَمَ مِنْ ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَاَشْهَدَهُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِهِمْۚ اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ قَالُوا بَلٰىۚۛ شَهِدْنَاۚۛ اَنْ تَقُولُوا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنْ هٰذَا غَافِل۪ي" âyet-i kerîmesiyle beyân olunduğu üzere, bütün insanlar âlem-i ervâhda Cenâb-ı Hakk'ın " اَلَسْتُ بِرَبِّكُمْۜ Elestü bi rabbiküm/Ben sizin rabbiniz değil miyim?" hitâbına muhâtab olmuşlar ve bu ilâhî hitâba hepsi birden, "بَلٰىۚۛ شَهِدْنَاۚۛ Belâ şehidnâ/Evet sen bizim rabbimizsin, biz buna şâhidiz" diye cevap vererek, Cenâb-ı Hakk'ın rubûbiyyetine ve vahdâniyyetine tanıklık ettiklerini beyân etmişlerdir. Ne var ki, o ulvî ve latîf âlemden bu süflî ve kesîf âleme gelen insan, beden kisvesine bürünüp de kesâfet perdesi ile perdelenince, bu şehâdetini unutmuş ve gaflete düşmüşdür. Bu yüzden insana âlem-i ervahdaki şehâdetini hatırlatacak ve onu düşdüğü gafletden kurtaracak kuvvetli bir uyarıcı ve bir hatırlatıcı lâzım olmuşdur. İşte Ezân-ı Muhammedî'nin sırlarından biri de budur. Çünü ezân, insana elest bezmindeki şehâdetini hatırlatan ve ona vatan-ı aslîsini bildiren kuvvetli bir uyarıcı ve hatırlatıcıdır. Yeni doğan çocukların sağ kulağına ezan, sol kulağına kâmet okunmasının hikmeti de budur. Çocuğun kulağına ezan okuyan kişi, o küçük yavruya âdeta şunları söylemiş olur : "Sakın Rabbini unutma! Elest bezminde Rabbine verdiğin ahdi de unutma! Kulluğunu bil! Ölümü de sakın unutma! Allah'dan geldin, pek yakında yine O'na döneceksin". Âriflerden birine sormuşlar, "Her ezânın bir namazı olduğuna göre, çocuk doğduğunda kulağına okunan ezânın namazı ne zaman kılınır?" demişler. Hazret şu cevâbı vermiş, "O ezânın namazı o kişinin cenâze namazıdır".
İşte Ezân-ı Muhammedî insana bunları hatırlatır. Güzel sesli, hoş âvâzlı bir müezzin efendinin okuduğu ezânı dinlerken aldığımız o tarifsiz lezzet de, elest bezminde muhâtab olduğumuz ilâhî hitâbın lezzetini hatırlatır.