18 Kasım 2015 tarihinde yayınlanmıştır.
Bir gün bir meclisde kendisine rüyâ anlatanların rüyâlarını tabîr ederken, orada bulunanlardan biri de, sonradan öğrenildiğine göre, "ben de bir rüyâ uydurup anlatayım, bakalım Şeyh Efendi ne diyecek" diye bir rüyâ anlatır. Herkesin rüyâsını en ince teferruatına kadar tabîr eden Fahreddin Efendi Hazretleri, görmediği rüyâyı anlatan bu edebsiz adamı mahcûb etmemek için "hayırdır inşallah" diyerek sukût eder. Adam utanmadan "Efendi Hazretleri, herkesin rüyâsını tabîr etdiniz, benimkini niye etmiyorsunuz" deyince, Fahreddin Efendi Hazretleri, "Oğlum sen kendin kaşındın. O zaman sana söyleyeyim. Görülmemiş rüyânın tabiri mi olur!" diyerek herkesin içinde azarlamışlar. Adam da suçunu itiraf edip, özür dilemiş.
Bir gün Fahreddin Efendi Hazretleri, Hâfız Cevdet Soydanses'e, "Güzel bir rüyâ gösterildi. Zât-ı âlînizin de bulunduğu bir meclisde Pîrim kürsüde idi. Size işâret ederek, 'Pîr ol, pîr ol, pîr ol' buyurdular. Haydi Allah mübârek etsin" deyince, Cevdet Efendi heyecanla, "Efendim bunun tabîri nedir, lutfeder misiniz?" diye sorar. Fahreddin Efendi Hazretleri cevâben "Ta'bîre ne hâcet Hocaefendi Hazretleri. Allah sana hayırlı ve uzun bir ömür verecek" buyurmuşlar. Hakîkaten de Hâfız Cevdet Soydanses, çok uzun ve bereketli bir ömür sürmüş, pek çok meclislerde ilâhiler, kasîdeler, mersiyeler, mevlidler, aşr-ı şerîfler okumuş ve ilerlemiş yaşına rağmen ömrünün son yıllarında bile dinleyenleri mest eden sesini kaybetmemişdir. O'nun hakkında yazdığımız şu yazıda arşivdeki ses kayıtlarını da bulabilirsiniz.
Bir gün Efendi Hazretlerinin genç bendegânından Âdem Baba, Fahreddin Efendi Hazretlerine bir rüyâ anlatmış. Efendi Hazretleri de rüyâyı ta'bîr etmişler. Aynı meclisde ihvândan bir zât, bir iş için yüklüce bir parayı Âdem Baba'ya emânet olarak vermeye hazırlanırken Efendi Hazretleri bunu duyunca, "Âdem! Sakın hâ alma o parayı" buyurmuşlar. Çünkü rüyânın tabîrine göre Âdem Baba'nın eline para geçecek imiş. Buradaki incelik şudur ki, Âdem Baba emâneten dahî o parayı almış olsaydı, rüyânın hükmü gerçekleşmiş olacağından, rüyâda müjdelenen rızıkdan mahrûm kalacakdı. Hazret'in gönlü buna râzı olmamış.Hâfız Emin Işık Hoca Efendi anlatıyor :
Babam, 1965 senesi yazında İskenderun'da bir camide imâm idi. O günlerde bir rüyâ görüyor. Babam rüyâsını şöyle anlatıyor :
"Cuma namazına geçeceğim, zâten caminin bahçesi eve bitişik. Abdest aldım, giyindim, evden çıktım, tam camiye girerken, caminin diğer tarafından Atatürk avluya girdi. Maiyetindeki bir kalabalık ile camiye geldi. 'Buyrun paşam hoşgeldiniz' dedim. Atatürk 'Hutbeyi ben okuyacağım' dedi. 'Peki, siz bilirsiniz' dedim. Ezân okundu, Atatürk hutbeye çıkdı. Sert ve asık suratlı bir konuşma yaptı, azarlar gibi konuştu. Hutbeyi bitirip aşağıya indi. Ben de minberin önündeyim. 'Paşam, namazı da siz mi kıldıracaksınız?' dedim. Hayır, sen geç kıldır' dedi ve benim elime bir avuç para bıraktı. Ben tam namaza geçecekken uyandım".
Babam bu rüyâdan korkmuş, bana mektup yazdı. Mektubunda "Oğlum Emin! Hani beni tanıştırdığın bir Şeyh Efendi vardı İstanbul'da, çok güzel rüyâ tabir eder demişdin. Lütfen bu rüyayı ona tabir ettir, bana yaz" diyor. Mektubu aldım, Fahreddin Efendi'ye gittim. Aynen okudum. Fahreddin Efendi güldü. "Yâhû" dedi, "Atatürk iktidârı temsîl eder, bu Halk Partililer sağda solda çok konuşacaklar fakat imâm olmak yani hükûmete gelmek onlara nasîb olmayacak" dedi. Bir de " İmamların maaşına zam gelecek" dedi. Hakîkaten o sene seçim oldu, Halk Partisi kaybetti. Diyânet İşleri Personel Kanunu da o sene çıktı, maaşlar arttı.
Yine Emin Işık Hoca anlatıyor :
Bir arkadaş grubu içindeyim. Ben o zaman 28-29 yaşındayım. Bir yaşlı kişi, bir şarap bardağı içinde yarım bardak kırmızı şarap ikram etdi, aldım içdim. Boş bulundum aldım içdim. Sonra hafif sakallı ve köylü kıyâfeti içinde Peygamber Efendimizi görüyorum. Korkdum tabii, kimseye de söyleyemiyorum. Haram şarap rüyâma giriyor. Üstelik içmek! Hayâtımda böyle şey olmamışdır. Fahreddin Efendi'nin huzûrunda herkes rüyâ anlatıyor. Dinleyenler de olabilirdi. Herkes gördüğü rüyâyı anlatır, o da tabîre müsâid olanları tıkır tıkır tabîr ederdi. Bazan da "Bir rüyâ daha göreceksin" derdi. Yani böyle yarım görülmüş rüyâlar var, mânâsı bitmemiş. Ben de, "Efendim, ben rüyâmd, biraz tuhaf geldi bana ama"diye korkarak rüyâmı anlatdım. Güldü. "Keşke dolu bir bardak içseydin" dedi. "Yâhu şarap aşk-ı ilâhîdir. Allah sana kevser ikram etmiş" dedi.
Rüyâmda elime karıncalar çıkmışdı. "Eline bir yerden mîras parası geçecek" dedi Fahreddin Efendi. O sene kayınpeder vefât etdi, ondan kalan mal mülk, ona âid şeyleri satdık ve onun rûhu için yemek falan pişirdik.