13 Temmuz 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bir veliyyullahdan naklen anlatırlardı :
"Benim bir komşum vardı, fukarâydı" diyor o veliyyullah. "Onunla biz âhiret kardeşi olmuşduk" diyor, âhiret kardeşi. Âhiret kardeşi ne demek biliyor musun? Kadeh kardeşi değil, âhiret kardeşi. Allah yolunda beraber olmak dâimâ. Bir kasda mebnî değil, maddeye bağlı değil, Allah için onunla ahbâblık yapmak. Âhiret kardeşi bu. "Bu zât fakirdi ama gırtlağından keser her sene Kurban Bayramına bir kurban parası ayırırdı" diyor. "Ve kesdikden sonra o kurbanı dağıtırken dullara, yetîmlere biraz da para ayırır, parayla verirdi kurbanın etini o fukarâ, fukarâydı kendisi" diyor. "Vefât etdi bu zât. Cenâb-ı Hakk'a yalvardım, yâ Rabbi, benim âhiret kardeşimi bana göster, makâmı nedir, nerededir?" diyor. "Bir de bakdım kendisini gördüm, gâyetle cesîm bir ata binmiş, üstü mücevherlerle süslü, sordum bu bindiğin at nedir diye", kesdiğim kurbanlar demiş. "Ya üzerindeki süsler, bu tezyînât nedir?", verdiğim sadakât demiş.
Artık, fefham! İnsâf et! İftah ayneyk, gözlerini aç, bak ne konuşuyorum. Allah için dağıt. Bana ver demedim. Allah için dağıt, ver, kes, yap. Karşılığını dünyâ âhiret bulacaksın. Allah'dan bekle, Allah seni ve beni mahrûm etmeyecek. Zâten Allah diyen mahrûm olur mu hiç!