Farzı Bırakıp Nâfileye Koşanlar

20 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Umre
Büyük mürşidlerimizden İsmâil Ankaravî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Ne kadar şaşılacak bir işdir ki, kendilerine hac farz olmayan bazı dervîşler, iç dünyâlarında manevî haccı yapmaları mümkün olduğu halde, hacca gitmeye can atarlar ve maksada giden yolu gereksiz yere uzatmış olurlar. Bir çok akılsız da görüyoruz ki, farzları ve vâcibleri yerine getirmediği halde, kendisine farz olmayan haccı yapmak için bin türlü zahmet çeker. Bir hayır yapayım derken bin şer işler. Nice hatâlar yapar, nice günâhlara girer. Meselâ Ka`be'ye gider ama beş vakit namazı terk eder. Yolda bin bir türlü eziyet çeker, bunu da makbûl bir riyâzat zanneder, dara düşünce aklına kötü kötü fikirler gelir, ağzından çirkin çirkin sözler çıkar. Bazı dervîşler de, bir şeyhe bağlanıp, ondan ma'rifet tahsîl ederken, şeytan, onun kalbine hacca gitme arzusunu düşürür. Şeytanın bu hîlesi ile hacca gidenler çok geçmeden farzları ve sünnetleri terkeder ve şeytanın maskarası olurlar. Hazret-i Mevlânâ bunlar hakkında şöyle buyurmuşdur : 
Nefs-i denî yüce bir işe niyetlenirse
Bil ki bunda bir hîle ve aldatmaca vardır
Farzları yerine getirmeyen bir kimsenin nâfile ibâdetlere yönelmesi, şeytanın vesveselerinden ve nefsin hîlelerindendir. Nitekim İbn 'Atâ Hazretleri şöyle buyurmuşdur : "Kişinin şehvetine ve hevâsına uymasının alâmetlerinden biri de, farzları yerine getirmediği veya farzlarda gevşeklik gösterdiği halde nâfile ibâdetlerle meşgûl olmasıdır"
Eğer bir sâlik hevâsına uyar ve farzları terkeder de nâfileler meyl ederse, sonunda helâk olur. Şeytan onun dînini ve îmânını yağmalar. Bizim tarîkimizde de nice nefsin ve şeytânın hîlesine aldanmış,  hüsrânda kalmış ve kendisini beğenmişler vardır ki, "dervîşlere hizmet farz olan ibâdetden yeğdir" derler ve Ka`be'yi ve Hazret-i Mevlânâ'nın türbesini ziyâret etmeyi, ilim ve ma'rifet tahsîlinden üstün görürler. Haberleri yokdur ki, nefslerine tâbi' oldukları için yakînden ve ma'rifetden tamâmen mahrûm kalırlar.
İsmâil Ankaravî Hazretlerinin bunları yazdığı devirde bu gibi kimseler ne kadardı tam olarak bilemeyiz ama günümüze nisbetle çok çok az olduğundan emîniz. Günümüzde farklı olan, haccın yerini umrenin almış olmasıdır. Zîrâ hacca gitmek hem çok meşakkatli hem de sayı sınırlamaları sebebiyle artık çok zorlaşmışdır. Asıl acı olan ise, o gün daha çok dervîşlerde görülen yani mevzi olan bu hastalık bugün maalesef bütün cemiyete sirâyet etmiş ve pek yaygın hâle gelmişdir. Namaz kılmayan, oruç tutmayan üstelik her türlü günâhı işlemekden de çekinmeyen bir takım insanlar, akıllarına estikçe umreye giderek kendilerini temize çıkaracaklarını zannetmekde ve her yıl nice zavallı kendisini böyle kandırmakdadır. 

Deve hacı olmaz gitmek ile Mekke'ye
Eşek dervîş olmaz taş çekmekle tekkeye
Hazret'in Minhâcü'l-Fukarâ adlı eserinden aldığımız ve lisâna âşinâ olmayanlar için mümkün mertebe sâdeleştirerek özetlediğimiz metnin aslı şöyledir :
Acebdir ki, fukarânın şehr-i vücûdunda hacc-ı ma'nevî etmek her lahza müyesser iken, kendilerine farz olmayan hacc-ı sûrîye rağbet ederler ve tûl ve dırâz yola giderler. Çok ebleh görürüz ki, ferâiz ve vâcibâtda kemâliyle kusûru var iken ve anı edâ eylemek ve anın ilmini te'allüm eylemek üzerine vâcib iken, üzerine vâcib olanı terk edüp, tarîk-i hacca sa'y ider ve durmaz o yola gider ve bir hayr itdikde bin şer işler, ve nice ma'siyet ve hatâya başlar. Cümleden, Ka`be'ye gider ve salavât-ı hamseyi terk ider. Ta'zîb-i hayvân bilâ fâide idüp, o yolda kuru yere riyâzatıyla geçer ve anı riyâzat-ı makbûle addeyler ve piyâdelik cânına kâr eylerse kalbine efkâr-ı fâside gelir ve ağzından elfâz-ı küfr sudûr eder. Bazı dervîşi dahî görürüz ki, bir şeyhe yetişüp, anın huzûrunda tahsîl-i ma'rifet ve tekmîl-i dîn ü diyânet eylerken, şeytân ve nefs buna sûret-i salâhdan gelüp, hac arzusunu ve sefer ve seyâhat dağdağısını kalbine ilkâ eyler. Pes şeyhinden tav'an ve kerhen icâzet alıp gider ve çok geçmez terk-i ferâiz ve sünen ider ve kendini maskara-i şeytan kılar. Hazret'in bu beyti bu ma'nâlara şâhid-i kavîdir ki buyururlar :
نفس خس گر جویدت کسب شریف
حیله و مکری بود آن را ردیف
Kable itmâm-ı ferâiz, nevâfile müsâra'at, hîle-i şeytân ve nefs ve mütâba'at-ı hevâ ve heves idüğüne meşâyih ittifâk etmişlerdir. Nitekim İbn 'Atâ buyururlar : "Kişinin şehvetine ve hevâsına uymasının alâmetlerinden biri de, farzları yerine getirmediği veya farzlarda gevşeklik gösterdiği halde nâfile ibâdetlere koşmasıdır"
Pes bir sâlik kendi hevâsına uya ve ferâiz ve vâcibâtı koya ve nevâfile meyl kıla, âkıbet bu haslet anı helâke götürür ve dÎn ü îmânını şeytân yağma kılar. Pes tarîkimizde dahî mahdû' ve memkûr ve mahsûr ve mağrûr görürüz ki, hizmet-i fukarâ farz olan ibâdetden yeğdir deyu söyler ve Ka`be ve Âsitâne'nin ziyâretini tahsîl-i ilm ü ma'rifet ve tekmîl-i dîn ü diyânet üzere tercîh ve tafdîl eyler. Haberi yok ki, muktedâ-yı nefs üzere sülûk etmekle bî-yakîn ve bî-ma'rifet kalır ve âhirü'l-emr hodbîn ve hodpesend ham ve nâ-puhte olur.
Listeye geri dön