26 Eylül 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri buyuruyorlar ki :
Fâsıkın zâhidden min-vechin efdal olduğu budur ki fâsıkda vücûd yokdur. Yani işlediği kârın ma'sıyet olduğunu bilir ve ol husûsda kalbi münkesir olmakdan hâlî değildir. Zâhidin ise kalbi bütündür ve kendine pindârı vardır, yani ucb ve hodbînlik eseri vardır. Bu ise Hakk'a hicâb-ı azîmdir. Onun için zâhid pest-pâyedir ki ıslâhı mümkin değildir. Fâsıkın ise hâli kâbil-i salâhdır. Zîrâ makâm-ı indiyyetdedir. Nitekim hadîs-i kudsîde gelir: "أنا عند المنكسرة قلوبهم من أجلي ene inde'l-münkesiratü kulûbihim min eclî" Yani dünyâ ve âhiret ve ağrâz-ı nefsâniyye için münkesiru’l-kalb olan kimsenin inkisârına i'tibâr yokdur, belki inkisâr-ı mu'teber Hak için olan inkisârdır ki ağrâzdan bi’l-külliyye hâlîdir.
Bu lisânâ âşinâ olmayanlar için Hazret'in sözlerini kısaca îzâh edelim :
Fâsıkın zâhidden bir yönüyle efdal olmasının sebebi, fâsıkda benlik olmamasıdır. Fâsık, yapdığı işin günah olduğunu bilir ve üzülür, kalbi mahzûn olur. Zâhidin kalbi ise ferahdır, rahâtdadır. Çünkü ibâdetine tâatına güvenir, kendini beğenir, gururlanır. Hakbuki ucub, Allah ile kul arasında büyük bir perdedir. Onun için zâhid aşağı derecededir ve ıslâhı kâbil değildir. Fâsıkın ise ıslâhı mümkündür. Zîrâ indiyyet makâmındadır. Nitekim bir hadîs-i kudsîde, "Ben, kalbi benim için mahzûn olanlarla beraberim" buyrulmuşdur. Dünyâ âhiret ve nefsânî arzular için olan mahzûniyet muteber değildir. Muteber olan, ancak Hakk için olan hüzündür ki bunda hiç bir garaz yokdur.
Fâsık kime derler zâhid kime derler, onu da söylemeden geçmeyelim. Fâsık, günah işleyen, Allah'ın emirlerini tutmayan kimse demekdir. Zâhid ise ibâdetde ve tâatda bulunan, günahlardan kaçınan kişidir.