Faydasız İlim Ne Demekdir?
28 Şubat 2019 tarihinde yayınlanmıştır.
"Faydasız ilim" tabirini duymayanımız yokdur. Bu tabirin menşe'i, Peygamberimizin bir hadîs-i şerîfidir. Bu hadîs-i şerîfde, Resûl-i Ekrem Efendimiz, faydasız ilimden Allah'a sığınmayı tavsiye etmişdir.
Peki faydasız ilim nedir? İlim, Allah'ın sıfatı olduğu halde, nasıl olur da faydasız olabilir? Acabâ Peygamber Efendimizin ümmetine tavsiye ettiği bu isti'âzenin hakîkati nedir?
Öncelikle şunu belirtmekde fayda var. İlim Allah'ın sıfatı olması hasebiyle, bi zâtihî faydasız olamaz. İlmi faydasız kılan, ilmi tahsîl eden kişinin ahvâl ve ef'âlidir.
İlim, sonsuzdur yani bilinecek şeylerin haddi hudûdu yokdur. Ömür ise pek kısadır. Herkesin herşeyi öğrenmesine ne lüzûm ne de imkân vardır. Mühim olan, kişinin kendisine lâzım olan bilgileri en iyi şekilde öğrenmesi ve en iyi şekilde uygulamasıdır. Zâten ilimden maksad da ameldir, yani öğrenmekden maksad öğrenilen şeyi tatbîk etmekdir, kullanmakdır. Tatbîk edilmeyen ilim ve kullanılmayan bilgiler için harcanan vakit ve imkânlar, isrâf edilmiş demekdir. Bu yüzden de bunun birkaç türlü vebâli vardır.
- Birincisi zamânı isrâf etmiş olmanın vebâlidir. İnsan için zamandan daha kıymetli bir şey yokdur. Cenâb-ı Hakk kıyâmet gününde, bütün kullarına tek tek "Ömrünü nerede tükettin?" diye hesâb soracakdır.
- İkincisi, o ilmi tahsîl için harcanan emeği ve diğer imkânları isrâf etmiş olmanın vebâlidir. "Emek benim emeğim, para benim param, keyif benim keyfim, istediğim gibi harcarım" diyemeyiz zîrâ Cenâb-ı Hakk verdiği nimetlerin hesâbını de bir bir soracakdır. "Nereden kazandın nereye sarfettin?" sorusu kıyâmet gününde herkese sorulacakdır.
- Üçüncüsü o ilmi öğreten zâtın vaktini isrâf etmenin vebâlidir. Öğretmen, hoca, âlim, ya da usta, bize bilgi veren her kimse, bizim için vakit ayırmışdır, öğrendiklerimizi kullanmazsak hem öğreticinin de vaktini boşa harcamış oluruz, hem de bize ayırdığı vakti bir başkası için kullanmasına mâni' olmuş oluruz. Böylece biri öğreteci diğeri ise mechûl bir öğrenci olmak üzere iki kişinin birden hakkına girmiş oluruz.
- Dördüncüsü bizzat ilmi isrâf etmiş olmanın vebâlidir. Nitekim Cenâb-ı Hakk mahşer gününde bütün kullarına tek tek "Bildiğinle ne amel ettin?" diye soracakdır.
İlmi faydasız kılan hattâ insanın başına belâ eden diğer bir husûs da kibirdir. Zîrâ nefsini tezkiye etmemiş olan kişiler, ilim öğrendiklerinde kibire kapılırlar yani kendilerini başkalarından üstün görmeye başlarlar. Bu gibi insanların ilmi ne kadar çoğalırsa, kibirleri de o kadar artar. Kibir şeytânî bir sıfatdır ve insânı felâkete götürür. Şeytân bunun en çarpıcı misâlidir.
İlmi faydasız kılan şeylerden biri de şöhret arzusu ve riyâdır zîrâ şöhret düşkünleri ve mürâîler, ilmi "Vay be, ne âlim adam!" desinler diye ve yüksek makamlara gelebilmek için öğrenirler. Riyâ da şeytânî bir sıfatdır ve çok tehlikelidir zîrâ riyâda gizli şirk vardır.
Âlim olup, ilmiyle de amel ettiği halde, öğrendiği ilimden fayda görmeyenler de vardır. Bunlar da bir kaç kısımdır :
Bir kısmı, bilgisini kötülüğe âlet edenlerdir. Teröristlere bomba îmal eden bir mühendis, organ mafyasına hizmet eden bir doktor, zâlim bir idârecinin zulmüne fetvâ veren bir müftü gibi.
Bir kısmı da, yaptığı işi ihlâs ile yapmayanlardır. Amellerin rûhu ihlâsdır, ihlâssız amel hiç fayda getirmez, boşa emekdir.
İşte, bütün bu saydığımız hikmetler ve hatta daha da fazlası, Resûl-i Ekrem Efendimizin ümmetine ta'lîm için okuduğu "Allahım! Faydasız ilimden, huşû' duymayan kalbden, doymayan nefsden ve kabûl olunmayan duâdan sana sığınırım" hadîs-i şerîfinde toplanmışdır.
İlim ilim bilmekdir
İlim kendin bilmekdir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumakdır
Listeye geri dön