27 Mart 2015 tarihinde yayınlanmıştır.
17.asrın ilk yarısında dînî besteleriyle en çok şöhret kazanan üç büyük bestekârımızdan biridir (Bu bestekârlardan diğer ikisi Bezcizâde Muhyiddin Efendi ve Koğacızade Şeyh Mehmed Efendilerdir.)
HAYATI
Foça'da doğdu. Genç yaşta İstanbul'a gelerek Sakızağacındaki "Sır Tekke" adıyla tanınan Halvetî Tekkesinin Şeyhi Nureddinzâde Mustafa Muslihiddin Efendi'ye intisâb etti. Bu zât Kânûnî Sultan Süleyman devrinde zaman zaman saraya davet edilerek sohbetinden istifâde edilen pek dirâyetli ve fazîletli bir mürşid-i kâmil idi. Hasan Efendi bu dergâhda seyr-i sülûk ederken aynı zamanda mûsikîye de çalışdı. Allah vergisi kâbiliyeti ve şeyhinin himmeti ile ustalaşarak nihâyet aynı dergâhın zâkirbaşılığına getirildi. Zâkirbaşılığı ile İstanbul'da büyük şöhret kazandı.
Nev'izâde Atâyî "Şakâyık Zeyli"nde bu değerli bestekâr hakkında şöyle diyor :
"Mevlânâ-yı mezbûr, "Zâkirî" mahlası ile meşhûr, fenn-i mûsikîde yegâne ve uslûb-i zikirde müfred-i zamâne idi. Nakl olunur ki ol fenn ile aslâ aşinalığı yok iken bir gün şeyhinin huzûrunda dervişler halka-beste-i tevhîd olub, zâkirbaşı hazır olmamakla feth-i kelâma kimse mübâderet edememiş idi. Azîz Hazretleri bunlara (Hasan Efendi'ye) emr edüp, bir zikre başla buyururlar. Ol ibtidâ-yı miftâh-ı fütûh olub, nefes-i pîr ile ebvâb-i isti'dâd meftûh olur"
Kâtib Çelebi de "Fezleke" adlı eserinde Zâkirî Hasan Efendi'den şu şekilde bahsediyor :
"Altmış seneden ziyâdedir ki nev-besteleri tanin-endâz-i gerdûn ve makbûl-i müsellem-i her üstâd-i zû-fünûndur"
Sultan I. Mustafa döneminde Eminönü Küçükpazar’daki Hoca Hayreddin Câmii’ne hatîb olan Hasan Efendi bu görevi sırasında vefât etti. Câminin hazîresinde, Fâtih Sultan Mehmed dönemi ulemâsından Hoca Hayreddin Efendi’nin yanına defnedildi. Evliya Çelebi’nin anlattığına göre Hasan Efendi, bir öğle vakti minârede ezân okurken bir çaylak sarığını başından kapıp minârenin alemi üzerine bırakmış, bir hafta kadar burada duran sarığın çıkan bir fırtınada minâreden düştüğü sabah Hasan Efendi vefât etmiştir. Vefat tarihi kaynakların ekseriyetine göre 1032 (1623) senesidir...
Bazı kaynaklarda Sultan I. Mustafa Hân'ın musâhiblerinden olduğu da söylenir.
Beykozlu şâir Dâî'de üstâdı olan bu çok kıymetli bestekâr hakkında çok hürmetkârdır. "Nevhatu'l Uşşâk" adlı mesnevîsinde makam isimlerini de pek zarif bir sûrette kullanarak şöyle diyor :
Hem üstâdım efendim Zâkirî'dir
Kamu fende nazîri nâdirîdir
Olub ismi Hasan hulku Hüseynî
Hudâ vermişdi irfân ile zeyni
Olubdur zikr ile meşhûr-i âfâk
"Nevâ"sıdır gıdâ-yı rûh-i "Uşşâk"
İmâmetde gözedüb "Pençgâh"ı
İbâdetde geçirdi mâh u sâlı
Yüzü ağı idi ehl-i usûlün
Sözü sağ idi ol ehl-i vusûlün
Makâmât ile seyr idüb cihânı
"Irak"ı geh "Hicaz"ı "Isfahan"ı
Nazîri yok disem Urb u Acem'de
Sözüm "Rast"dır hilâfım yok bu demde
Terâvih içre 'tesbîhât anındır
Usûlde cümle te'lîfât anındır
Minâre üzre temcîdât anındır
Semâ' içre ilâhiyyât anındır
Hasan Efendi, "Zâkirî" mahlasıyla şiirler de yazmışdır.
ESERLERİ
Zâkirî Hasan Efendi, dînî mûsikînin birçok formunda eserler vermiş bir mûsikî dehâsıdır. Fakat maalesef eserlerinden pek azı günümüze intikal edebilmiştir. Dâî'nin mesnevîsindeki ifâdelerden, bu büyük bestekârımızın çok sayıda Tesbîh, Temcîd ve İlâhî bestelediği anlaşılmaktadır. Bu sebeple, bestekârı mechûl olduğu halde hâlâ yaşayan bir takım dînî eserlerin bu zâtâ âid olmak ihtimâli kuvvetlidir. Zamanımıza ulaşan besteleri arasında Irak Temcid ve Na't, Hüseynî Cenâze Salâtı, Dilkeşhâverân Salât*, Bayâtî Cuma ve Bayram Salâtı, Yazıcıoğlu Mersiyesi diye bilinen Nühüft Mersiye-i İmâm Hüseyn** en meşhûrlarıdır...
* Bu beste Itrî'ye de atfedilmektedir.
** Bu eserin kendine özgü mersiye tavrıyla icra edilen ve geleneklerle günümüze ulaşan bir şekli vardır. Bu tarzı günümüze ulaştıran Hafız Yaşar Okur, Koca Mustafa Paşa'daki Sancaktar Hayreddin Dergahı'nın zâkirbaşısı Aksaraylı Hafız A'mâ Hasan Efendi'den bu mersiyeyi küçük yaşta meşketmiş, bunu öğrencisi Kemal Evren'e öğretmişti. Ses arşivimizde hem Hafız Yaşar Okur'un hem de Kemal Evren'in (Kemal Baba) okuyuşuna ait kayıtlar vardır.
ARŞİV KAYITLARI