Feyz

5 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi

Arapça "الفيض Feyz", suyun yatağından taşması, bir haberin şâyi olması, bir sırrın ifşâsı gibi manâlara gelir. Çoğulu fuyûz yâhud fuyûzâtdır. Kelime Türkçemize de geçmişdir ama lugat manâsıyla değil de mecâzî manâsıyla kullanılır. Feyzin mecâzî manâları çokdur. Feyz yerine göre istifâde, yerine göre bolluk, bereket, nimet, yerine göre bağış, lutuf, yerine göre ilim, marifet, irfan karşılığında kullanılır. Meselâ bir hocadan feyz almak demek o zâtın ilminden istifâde etmek demekdir. Bir şeyhden, bir mürşidden feyz almak demek, o zâtın irşâdından istifâde etmek demekdir.

Feyz kelimesi ve müştakları olan ifâza, istifâza ve tefeyyuz sôfîler tarafından çokça kullanılmışdır. Tasavvûfî manâsı itibarıyla feyz, Cenâb-ı Hakk'ın sıfatlarıyla ve fiilleriyle zuhûru, zâtında gizli olan hazîneyi cümle âleme yayması, her tarafa sel gibi akıtmasıdır. Dikkat ederseniz burada lugatdeki karşılıklardan birine işâret vardır. Cenâb-ı Hakk'ın bir ismi de Feyyâz'dır. Feyyâz, lutuflarını, ihsânlarını bol bol saçan, rahmeti, bereketi coşup taşan, nimetleri ve ihsânları her yere erişen demekdir.

Feyz-i ilâhî âleme mertebe mertebe nâzil olur. Belli başlı iki mertebesi vardır. Birine feyz-i akdes, diğerine feyz-i mukaddes denir. Feyz-i akdes, âlem-i lâhût mertebesindeki zât tecellîsidir. Sôfîler bunu, "Hakk'ın zâtında zâtı ile zâtı için tecellî etmesi" diye tarîf etmişlerdir. Bu tecellî gaybdadır, tesirleri dış âlemde görünmez. Feyz-i mukaddes ise daha aşağı mertebelerdeki sıfat ve isim tecellîleridir ki bu âlemde de tesirleri açık bir şekilde görülür.

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri ilâhî feyzin hakîkatini şöyle beyân etmişlerdir :

Bu 'âlem, 'ilm-i ilâhîde terkîbden 'ârî olan hurûf gibi idi. Sonra libâs-ı vücûd telebbüs etdi ki ol vücûdun hakîkati vücûd-i Feyyâz'dır. Eğer feyz-i vücûd olmasa 'ademde kalırdı. Ve hâlâ feyz-i vücûddan kat'-ı nazar yine 'âlem-i 'ademdedir.

İlâhî feyz, dâimâ insân-ı kâmil vâsıtasıyla saçılır âleme. Bunun de en üst mertebesi Hakîkat-i Muhammediyye'dir. Yani feyzin menba'ı Resûl-i Ekrem Efendimizdir. Hiç kimse, O'nu vâsıta edinmeden feyz alamaz, aslâ mümkün değildir bu. Bursevî Hazretleri bu hakîkati şöyle beyân ediyorlar :

Resûlullah'ın fevkinde kimse yokdur. Zîrâ mebde'-i evvelden maksim-i evveldir ki cemî' hıyâz-ı ervâha feyz-i akdes, onun mîzâbından cârî olmuş. Ve riyâz-ı cemî' kâinât neşv ü nemâyı onun terbiyesinden bulmuşdur. Nitekim gelir, "Ene minallah, ve'l-mü'minûne min feyzi nûrî".

Feyz-i ilâhî, Resûlullah'dan sonra, mertebelerine göre evliyâullahdan gelir, onlar vâsıtasıyla dağıtılır âleme. İşte bu yüzden tarîkat-ı aliyye lisânında, bir mürşidden feyz almak manâsına, istifâza, tefeyyuz, ahz-ı feyz tabirleri kullanılmışdır. Bazıları buradaki inceliği kavrayamıyor ve mürşidin lüzûmunu inkâr ediyorlar, feyzi doğrudan Allah'dan, Peygamber'den alacaklarını zannediyorlar. Bu büyük bir hatâdır. Zîrâ nasıl ki içeceğimiz suyu dağa çıkıp menba'ından içemiyor, yâhud bir nehre ağzımızı dayayamıyoruz, şişeden yâhud damacanadan içiyorsak, ilâhî feyzi de menba'ından alamayız, vâsıta ile alabiliriz ancak. Elektriği de barajdan alamayız biz, evimizin yakınındaki bir trafodan gelir bize enerji. Neden? Çünkü barajdan çıkan elektrik akımı bizim için çok fazladır, onun bizim cihazlarımızın kullanabileceği seviyeye düşürülmesi lâzımdır. Yoksa yanar bütün cihazlar. İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri bunu da şöyle beyân ediyorlar :

Her âb-ı fâyize menba' lâzım geldiği gibi, her feyz-i cârîye dahi mebde' vardır ki ism-i Feyyâz’dır. Ve herkes bu isimden isti'dâdı kadar istifâza etmekdedir.
Feyz-i ilâhî hiç kesilmeyen bir sağanak gibidir, herkes istidâdı kadar istifâde eder bu yağmurdan. Feyzin kesilmesi yâhud ziyâdeleşmesi, insanın istidâdının artması ve azalması demekdir. Mürşidlerin sâliklere "feyzin ziyâde olsun" yâhud "feyzin dâim olsun" diye duâ etmelerinin hikmeti budur.

Buraya kadar feyzin daha çok tasavvufî manâsından bahsetdik, şimdi Türkçemizde ve edebiyatımızda nasıl kullanıldığından da biraz bahsedelim 

Feyz, yerine göre bolluk ve bereket manâsına gelir demişdik. Buna bir iki misâl verelim. Meselâ toprağın bereketinden bahsederken, feyzli topraklar, toprakların feyzi denir. Bereketin, bolluğun ziyâdeliğini vurgulamak üzere feyz deryâsı denir.

Feyz, bazen de semere, nimet, ihsân manâsına gelir demişdik. İbâdetin feyzi, muhabbetin feyzi derken bu manâyı kasd ederiz. Feyizli bir ders, feyizli bir hoca tabirlerinde de yine bu manâ vardır. 

Feyz, yerine göre ilim ve irfân manâsına da kullanılır demişdik. Bir hocadan feyz almak denilince o hocanın ilminden istifâde etmek anlaşılır. Yine bir mürşidden, bir ârifden feyz almak demek, o zâtın irfânından istifâde etmek demekdir.

Lisânımızdaki ve edebiyatımızdaki feyzle alâkalı bazı tabirler ve bunların karşılıkları şunlardır :

  • Feyz almak yâhud feyzlenmek yâhud ahz-ı feyz : İstifâde etmek mânâsınadır. 
  • Feyz vermek yâhud feyzlendirmek : Faydalandırmak demekdir.
  • Feyzli : Verimli, bereketli.
  • Feyz-i İlâhî yâhud Feyz-i Rahmânî yâhud Feyz-i Hakk yâhud Feyz-i Feyyâz : Bunların hepsi ilâhî feyz manâsınadır.
  • Feyz-i ezel : Feyz-i akdes manâsınadır. 
  • Feyzâfeyz  : Başdan başa feyz ile dolu demekdir.
  • Feyz-âver : Feyz getiren demekdir.
  • Feyz-bahş yâhud Feyz-bahşâ : Feyz veren, bereket, bolluk verici manâsına gelir. 
  • Feyz-bâr : Feyz yağdıran.
  • Feyz-dâr : Feyzli, bereketli.
  • Feyz-efzâ : Feyz artıran.
  • Feyz-mend : Feyzli, bereketli.
  • Feyz-mend olmak: Feyz almak.
  • Feyz-nâk : Feyzli, bereketli
  • Feyz-resân : Feyz eriştiren, bereket ve bolluk getiren.
  • Feyz-yâb : Feyz bulucu, feyz bulan.
  • Çeşme-i feyz : Mürşidler için kullanılır. Filanca veliyullahın çeşme-i feyzinden feyzyâb olmak tabirindeki gibi.

Listeye geri dön