21 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Filler, belâ, derd, gam ve mihnetlerin remzidir. Ka`be, kalbin, Ebâbîl ise Cenâb-ı Hakk'dan gelen yardımın remzidir.
Gönül ka`besine belâ filleri hücûm ettiğinde ye'se düşmeyip Hazret-i Abdülmuttalib gibi sebebleri bırakarak "müsebbibü'l esbâb"a yani Allah'a ilticâ eden kişi görecekdir ki, sebebleri halk eden Allah, o belâ fillerini kahr u tedmîr edecek olan nusret kuşlarını mutlakâ gönderecekdir.
Filler, nefsin şeytânî sıfatlarına yani ahlâk-ı zemîmeye işâretdir. Ka`be, kalbe, Ebâbîl de Cenâb-ı Hakk'dan gelen ma'nevî yardıma ve feyze işâretdir.
Vücûd şehri sıfat-ı şeytâniyye ve ahlâk-ı zemîme fillerinin hücûmuna uğradığında yani insan kibir, riyâ, hased, gadab gibi şeytânî sıfatların te'sîri altında kaldığında, eğer Allah'a döner ve O'ndan yardım isterse görecekdir ki, Allah, vücûd şehrini isti'lâ etmeye çalışan o ahlâk-ı zemîme fillerini hâk ile yeksân edecek olan rahmet ve bereket kuşlarını bölük bölük gönderecekdir.Bu sûre-i celîledeki remzlere bir de tevhîd nokta-i nazarından bakalım :
Filler, kesrete ve mâsivâya işâretdir. Ka`be ise ıstılahâtı-ı sôfiyyede "vücûd-i mutlak" tabir edilen "ehadiyyet-i zât"a işarettir. Nasıl ki ebâbil kuşları Ka`be'ye doğru hücûm eden filleri delik deşik edip tozunu havaya savurdu ise Hakk'ın sevdiği kuluna tecelliyâtı da insânı kesretden kurtarıp kendisine izâfe ettiği mevhûm varlığından bilkülliye geçirerek fenâ makâmına eriştirir. Bu makâma erişen, varlığından geçerek bekâbillahı bulur.