12 Aralık 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Muzaffer Efendi Hazretleri, Sûre-i Bakara'nın ilk âyetlerini îzâh ederlerken şöyle buyurdular :
İnsanın ittikâsı, verâı ne kadar çoksa, o kadar hidâyet alırsın ve Kur`ân'ı öyle anlarsın, öyle söyler sana Kur`ân-ı Kerîm. Hem de sessiz, sözsüz, cihetsiz söyler. Hattâ o hâl gelir ki, bir fenâlık yapacağın vakit, sana Kur`ân'dan bir âyet okurlar. Meselâ birini gıybet edeceksin, çekiştireceksin, değil mi, "وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ velâ yağtab badüküm bağdâ" derler. Bunu melekler yapar. Allah kulunu severse, bizâtihî kendi de ona ilhâm eder. Bu ilhâm, "Yâ Selâm" esmâsıyla gelir. Evvelâ "Yâ Selâm" esmâsı, arkasından emir yâhud nehiy gelir. Olur bu kullara, çünkü biz Muhammed aleyhi's-salâtü ve's-selâmın ümmetiyiz, Allah'a pek kıymetliyiz. Şerefimiz, Hazret-i Muhammed aleyhisselâma bende olmakdandır. Şerefimiz ondan.
İşte bu müttakîler, "يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ yü'minûne bi'l-gaybi", gayba îmân ederler. Gayb, bir mertebeye kadardır. Bir zaman gelir, gayb perdeleri kaldırılır. Ne vakit ki ölmeden evvel ölünür, Allah'a teslîm olunur, mûtû kable en temûtu sırrını fehm eyleyen, haşr u neşri gördü bunda nefha-i sûr olmadan, her şeyi görürsün. Âhiretin her bir remzi dünyâda bâkîdir ve cârîdir. Ne varsa âhiretde, Allah bir numûnesini dünyâya vermişdir ama görene, köre ne!
Meselâ ölümden sonra dirilmek. İşte rebî geliyor, ilkbahar. Ölü toprak dirilecek, ölmüş nebâtât, yerlerinden fırlayacak, fışkıracak, kalkacak, ortalığı yeşillendirecek, rengârenk. İnsanlar da böyledir, mahşer gününde. Hepimiz birer tohumuz. Bizi toprağa ekecekler, toprağın içerisine. Bu dünyâda ekdiğimiz tohum, altı ay sonra, yedi ay sonra yâhud üç ay sonra verecek, bizim öyle değil. Bizim ne kadar? İşte mâşâallah, kıyâmet gününde, her kabirde ekilen tohumlar ki biz tohumuz, içimizdeki nüvemiz, ma'nâmız meydana çıkacakdır. Ne taşıdık bugüne kadar dünyâ yüzünde? Nasıl dolaşdık? İçimiz başka dışımız başka mı?
Mü'minler, saâdete ereceklerdir, mü'minlere saâdet vardır, selâmet vardır, refah vardır, necât vardır. Îmânının derecesine göre Hakk ona in'âm ve ihsân eder. Zâhidlere cennet, hûri, gılmân vardır. Âşıklara cemâlullah vardır. Hiç kimse mahrûm olmaz. Kâfir de öyle. Herkes yapdığının cezâsını görür, kimseye zulm olunmaz. Hiç kimsenin hakkı kimseye geçirilmez. Dünyâ mahkemesine benzemez. Çünkü o günün Hâkim-i Mutlak'ı, Allah Celle Celâluhû Hazretleridir.
www.muzafferozak.com