Gayret Nedir ve Kaç Türlüdür?

31 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Gayret
Kıskançlık ma'nâsına gelen gayret, gayr kökünden gelir. Gayr, başkası demekdir. Muhabbet, ortaklık kabûl etmediği için kıskançlığa bu isim verilmişdir. Edebî metinlerde ve ehlullahın nutuklarında pek sık karşımıza çıkan, ağyâr, gayr kelimesinin çoğuludur, başkaları demekdir. Seven, sevdiğini başkalarıyla paylaşmak istemez. Seven sevdiğinin başkalarıyla alâkadar olmasını bile istemez. Sevgilinin ağyâra yüz vermesi, alâka göstermesi, sevende büyük bir kıskançlığa sebeb olur.

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri Fütûhât-ı Mekkiyyesinde, gayretin tarifini ve gayret hâlinin îzâhını yaparken, gayr kelimesi üzerinde durarak vahdete işâret etmişler ve sôfilere göre gayretin üç kısım olduğunu, bunların, Hakk'daki gayret, Hakk için gayret ve Hakk'a karşı gayret olduğunu beyân etmişler ve şöyle buyurmuşlardır :
Hakk'daki gayret, münker ve taşkınlıkların görülmesi hâlindeki gayretdir. Hakk, kendisini bu gayret ile vasıflandırmış, mele-i a'la, peygamberler ve sâlih mü'minleri de bununla tavsif etmişdir. Bu itibarla gayret, tabîata hakkedilmişdir yani gayretin mevcûdîyyeti zarûrîdir. Şu var ki, gayretin övülen ve kınanan kısımları vardır. Biz övülen gayret hakkında konuşmakdayız ki o Hakk'daki gayretdir. Bu ma'nâsıyla gayret, en çetin mes'elelerden biridir. Çünkü Hakk, gayretinden dolayı, taşkınlıkları yasaklamışdır. Taşkınlıklar meydana geldiğinde ise, dünyâda ve âhiretde Allah'ın onu cezâlandırmakda acele etdiğini görmedik. Buradan şu netîceyi çıkardık. Bu cezalandırmaya engel olan büyük bir güç olmalıdır. Bu güç, cezâlandırmayı gerektiren isimden daha şumüllüdür. Bu engelin ilâhî gayret ile münâsebeti, ilâhî ilmin, kudret ile münâsebeti gibidir. Çünkü kudret, sonsuz şeylere tealluk etse de, ilmin kendisinden daha şumüllü olduğunu bilir, bunda şübhe etmeyiz. Çünkü ilim, kudrete tealluk etdiği gibi mümkünâta da, vâcibâta da, imkânsızlara da, olanlara da, olmayanlara da tealluk eder. Bununla birlikde delîl, sonsuz olanın, sonsuz olandan üstün olamayacağı bilgisini verir. Gayreti gerektiren bir fiilin kendisinden zuhûra geldiği kişinin cezâlandırılmasının terkini gerektiren sebeb için de aynı şey sözkonusudur. Bu sebebin gayretden daha kuvvetli olması zarûrîdir. Bütün bunlar Hakk'a dâir gayretle ilgilidir. 
Mahlûkât sözkonusu olduğunda ise, nefsin tegayyürü kaçınılmazdır. Mahlûk, Hakk'a karşı mükellefdir ve bu zarûrîdir. Mesûliyetini yerine getirmeyen mükellef, kınanmışdır. Çünkü insan, taşkınlıkları eliyle, diliyle değiştirmekle ve düzeltmekle mükellefdir. Ya da kalbiyle bunu istemelidir ki bu, imânın en zayıf derecesidir. Öyleyse gayret hâli, Allah'ın râzı olmadığı bir iş gerçekleşdiğinde, kişinin kendi hâlindeki tegayyürdür. Allah'ın rızâsına uymayan işin, kendisinden ya da başkasından zuhûr etmesi durumu değiştirmez. Hattâ böyle bir insan masûmdur. Çünkü gayreti gerektiren bir iş işlediği halde, gayrete gelmeyen kimse, aynı şeyi başkasında gördüğü zaman hemen gayrete kapılır. Gayretin böylesi ilâhî ve hakîkî değildir, nefsden kaynaklanmışdır ve Hakk'a yaklaşmaya vesîle olmaz. Bizim konuşduğumuz gayret ise, ilâhî ve hakîkî gayretdir. Fakat Allah ehlinin çoğu onun farkına varamaz. Onu ancak Hakk'ı hakkıyla bilenler anlayabilir. Çünkü Allah, mahlûkâtından çok daha gayûrdur ve gayreti gerektiren fiilin fâili de O'dur. Bu fiilden dolayı da mutlakâ bir cezâ vermez. Aynı hâl, belli bir fiil sebebiyle, birisine karşı kıskançlık gösteren kimsenin davranışında da görülür. Aynı fiil kendisinden zuhûr etdiğinde kıskançlık meydana gelmez. Bu sebeble, bu hâle sâhib olan kişi, kendisi ve başkası hakkında kıskançlığa kapılan kişiye göre, Hakk'ın Gayûr sıfatı sıfatıyla sıfatlanmada daha çok hak sâhibidir, daha önceliklidir. Bu yüzden de ona ma'sûm ve korunmuş denir. Böyle birinden kıskançlığı gerektiren bir fiil meydana gelmemişdir. O, övülmüş ve şerîata göre beğenilmiş kişidir. Diğeri ise, zorbalık yapan bir insanın kınanması gibi kınanmışdır.
Gayretin sırlarından birisine dikkatini çekmiş oldum. İyice düşünürsen, bu sırra vâkıf olup rahata erersin. Aksi takdirde bedbaht olursun. Demek ki herhangi bir tahdîd koymadan umûmî olarak Hakk için gayret sâhibi olmalısın.
Hakk'a karşı gayret hâline gelince. Bu, sırları saklamakdır. Bu hâl, melâmîlerden gizlilerin hâlidir. Onlar, makâmları bilinmediği için mechûl kalmış kimselerdir. Dolayısıyla, onlarda Allah'ın kendilerine dönük inâyetinin bilinmesini sağlayan herhangi bir alâmet görülmez. Onların hâlleri, bulundukları yerin hikmetine göre makâmlarını gizler. Onlar münâkaşa mahallerinde görülmezler. Bunun sebebi, o yerlerde Efendilerinin, ki Hakk'dır, ulûhiyyetinin münâkaşa konusu hâline getirilmiş olmasıdır. Bu zümre, Efendilerini hakka'l-yakîn olarak tanımış ve bu tanıma onları Efendilerinin gizli kaldığı yerlerde görünmekden alıkoymuşdur. Bu yüzden, avâmın yapdığı ibâdetleri yapma yolunu seçmişler ve bu ibâdetler, onların ehlullah diye isimlendirilmelerine imkân bırakmamışdır. Çünkü bazı velîlerde görülen hârikulâdelikler gibi avâmdan ayrışmalarını sağlayacak herhangi bir fiil kendilerinden zuhûra gelmez. Ya da münker işleri değiştirmek gibi bir fiil onlardan zuhûr etmez.
Hakk'dan dolayı gayret hâline gelirsek, bu, Hakk'ın velîlerini sakınmasıdır. Çünkü Hakk, onları diğer kullarından gizlemişdir. Bu sebeble gizlenme onlara sevimli gelmiş, Allah onlara bulundukları yerin hükmüne göre marifete ulaştırmışdır. Böylelikle onlar da efendilerinin sıfatıyla sıfatlanmışlardır. Böylece onlar, Allah nezdinde ünsiyet perdelerinin ardında bulunmuşlardır. Öyleyse onlar, Allah'ın sakındıkları ve gelinleridir. Yani Allah onların nezdinde nasıl ise, onlar da Allah'ın nezdinde öyledirler. Onlar, O'ndan başkasını müşâhede etmediği gibi, O da onlardan başkasına bakmaz. Onların gidişâtını tanımak isteyen kimse, Hakk'a karşı gayret yolunu takib etmeli ve böylelikle onların sülûküne katılmalıdır.
Alâka eylemek vech-i Hudâ'dan gayra zâiddir
Cemâl-i lâ-yezâle âşıkam Allah şâhiddir
Listeye geri dön