Gecesi Gündüzü Olmayan Âlem

26 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri Kitâbü'n-Netîcesinde buyuruyorlar ki :

Nefsin evvel mertebesi zulmet-i leyl gibidir ki sevâd-ı mahzdır. Ondan levvâme mertebesi fecr-i sâdık ve ondan mülhime mertebesi vakt-i Hanefî ve ondan mutmainne mertebesi vakt-i işrâk ve nihâyet-i mutmainne vakt-i duhâ gibidir ki vakt-i duhâda irtifâ'-ı şems tâmm ve kâmildir. Ve mutmainne sâhibine bir dahi leyl yokdur. Zîrâ kıyâmetden sonra bir dahi dünyâya 'avdet olmaz ki dünyâ hâl-i istitâr ve ihticâb ve âhiret hâl-i incilâ ve inkişâfdır ki tecellî-i bâtın orada zâhir olur. Ve tecellîde istitâr olmaz, meğer ki tecellî-i izâfî ola. Kıssa-i İbrâhîm'de, aleyhisselâm, tulû'-i necm ve kamer ve şems gibi ki bunların cümlesi gâribdir. Şol cihetden ki necm 'akıl ve kamer kalb ve şems rûhdur. Sırr-ı insân ise bunların mâverâsındadır ki onun inkişâfına gurûb yokdur. Zîrâ gaybü'l-guyûb mertebesinde olan isimdir ki müsemmânın onunla ta'ayyün-i mahsûsu yokdur ki gâh şârık ve gâh gârib ola. Belki mine'l-ezel ile'l-ebed şârıkdır. İşte "lâ leyl ü lâ nehâr" dedikleri 'âlem budur. Yani bu bir 'âlemdir ki onda leyl ü nehâr izâfeti gibi izâfet yokdur ki şurûk ve gurûb i'tibâr oluna. Belki onun hâli tecellî-i mutlak-ı dâimdir.

Gel imdi kuyûd-ı esmâdan ve mertebe-i esmâda olan küşûfdan ve kerâmât-i kevniyyeden geç ve onun mâverâsı olan müsemmâya ve gaybü'l-guyûba terakkî edip 'ilm-i ilâhî keşfine er ve kayddan halâs ol. İşte merdân-ı meydânın tefâvütü burada olur ki dâhil-i dâiredir, yoksa hâric-i dâire ki kevniyyâtdır, ona iltifât yokdur. Ve her kim ki kevniyyâta iltifât etdiyse hâric-i dâirede kaldı. Eğerçi kendini merkez-i dâire oldum sandı. Heyhât! Ka‘be'ye ermeyen hacı olmadığı gibi zâta vâsıl olmayan dahi tâif-i Harem-i İlâhî olmadı.

Ve haremlerin ihtilâfı sırrı buradan ma'lûm olur. Yani Mescid-i Aksâ ki Harem-i Süleymânî'dir, kalbi afât-i alâikden selîm olanların haremidir. Ve Harem-i Nebevî, rûhu ma'rifetullâh ile müzeyyen olanların haremidir. Ve Harem-i İlâhî, sırrı nûr-i müşâhede ile münevver olanların haremidir. Ve her kimde ki bu üç haremin sırrı müctemi' oldu ona mecmû'a-i kübrâ" denildi ki hakîkat-i vahdet budur. Ve Harem-i İlâhî'ye nüzûl, mertebe-i "ev ednâ"ya 'urûcdur ki bu 'urûcun nüzûlü mertebe-i kalbde nihâyet bulur ki mertebe-i hilâfet ve da'vet ve teblîğdir. Yani halîfe-i Hakk bu mertebede mülk ve melekûtun libâsını giyer ve her yüze bir yüzden görünür ve irtibâtını tahkîk eder. Zîrâ mazhar-ı ism-i a'zam olur. İsm-i a'zamın ise esmâya teveccühü berâberdir.

Listeye geri dön