Gerçek Mürşidin Yirmi Alâmeti

25 Ağustos 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

İrşad

Büyük mürşidlerimizden Necmeddîn Dâye Hazretleri'ne göre kâmil bir mürşidde yirmi sıfatın bulunması lâzımdır, bunlardan biri eksik olursa, o kimse kâmil değildir, nâkısdır. Noksanı ne kadarsa, mürşidliğine de o kadar halel gelir. Şimdi onun beyân etdiği bu yirmi sıfatı bir bir îzâha çalışalım :

Birincisi sahîh ve sağlam bir itikâddır. Mürşid, ehl-i sünnet itikadı ile bezenmiş olmalıdır ki mürîdini dalâlete düşürmesin, yâhud dalâlete düşme ihtimâli olan mürîdini kurtarabilsin.

İkincisi şerîat ilmidir. Mürşidin zarûret mikdarı kadar şerîatı bilmesi lâzımdır ki mürîdinin suâllerine cevâb verebilsin, müşkillerini halledebilsin, onu şerîat dâiresinde tutabilsin.

Üçüncüsü akıldır. Bu da akl-ı meâş ve akl-ı meâd olmak üzere iki kısımdır. Akl-ı meâş insanın hayâtını idâme ettirebilmesi için gerekli olan akıldır, akl-ı meâd ise, insanı Allah yoluna sevkeden akıldır. Mürşidin hem akl-ı meâşı hem akl-ı meâdı kemâlde olmalıdır ki mürîdini irşâd edip terbiye edebilsin, ona her husûsda rehberlik edebilsin.

Dördüncüsü cömertlikdir. Mürşid son derece cömert olmalıdır ki, mürîdini yedirsin, içirsin, onun ihtiyâcını gidersin, onu başkalarına el açmakdan kurtarsın.

Beşincisi cesâretdir. Mürşid kimseden korkmamalıdır ki halkın kınamasına aldırmasın, hasûdlardan ve muannidlerden çekinmesin.

Altıncısı iffetdir. Mürşid uçkuruna sâhib olmalı, şehvetine mağlûb olmamalı ki, mürîdânının karısına kızına yan gözle bakmasın, kimsenin iffetine ırzına göz dikmesin.

Yedincisi ulüvv-i himmetdir. Mürşid dünyâya ve ehl-i dünyâya iltifât etmeyip, himmetini yüksek tutmalıdır ki, mürîdinin malına tamah etmesin. Kendi arzusu ve gayreti olmaksızın Allah ona dünyâlık gönderirse, onu da Allah yolunda harcasın, ihtiyaç sâhiblerine versin.

Sekizincisi şefkatdir. Mürşid baba gibi şefkatli olmalıdır ki, mürîdine ağır vazîfeler vermesin, ona sert muamele etmesin, ona dâima yumuşak davransın.

Dokuzuncusu hilmiyyetdir. Mürşid yumuşak huylu olmalıdır, kolay kolay kızmamalıdır ki mürîdini incitmesin, ürkütmesin. Zîrâ gadabın tesiriyle incinen ve ürken mürîdin yolu terk etme ihtimâli vardır.

Onuncusu affedici olmakdır. Mürîd ne kadar kabahat işlerse işlesin, mürşid her seferinde onu affetmeli ve ona nasîhat ederek yola getirmelidir. 

On birincisi güzel ahlâkdır. Mürşidin ahlâkı güzel olacak ki, mürîd ondan örnek alsın. Ahlâkı güzel olmayan kimse başkasına nasıl örnek olabilir? Körle yatan şaşı kalkar. 

On ikincisi îsârdır. Mürşid mürîdinin maslahatını kendi maslahatı üzerine tercîh etmelidir. Yani önce mürîdini düşünmeli, kendi işini ve ihtiyâcını geriye atmalıdır.

On üçüncüsü keremdir. Mürşid kerem sâhibi olmalıdır ki, karşılıksız ihsân edebilsin, kendisine yapılan muamele hoş olmasa da hoşlukla mukâbele edebilsin.

On dördüncüsü tevekküldür. Mürşid tevekkül sâhibi olmalıdır ki rızık endîşesi çekmesin, Hakk'dan gayrı bir yerden meded ummasın.

On beşincisi teslîmiyyetdir. Mürşid, vazîfesini tam bir teslîmiyyetle yapmalı, netîce ne olursa olsun gam yememeli, ne gelene sevinmeli, ne gidene üzülmeli. Gelene "Allah gönderdi" nazarıyla bakmalı, giden için de "Allah nasîbini kesdiyse benim elimden bir şey gelmez" diye düşünmeli.

On altıncısı rızâdır. Mürşid kazâya rızâ göstermelidir. Mürîdini terbiye için elinden geleni yapmalı, ama netîcede ne takdîr olunduysa, gerek hayır gerek şer, ona da râzı olmalıdır. 

On yedincisi vakardır. Vakar mürîdin mürşidi ile lâubâli olmasına mâni olur. Mürîd mürşidiyle lâubâli olursa, küstahlaşır. Küstah bir mürîd de, mürşidden feyz alamaz.

On sekizincisi sükûnetdir. Mürşid, mürîdin terbiyesinde aceleci olmamalıdır. Aceleyle yapılan işden hayır gelmez. İnsan tabiatı hemen değişmez. Ağaç hemen meyva vermez. İnsan hemen pehlivan olmaz. Mürîdin olgunlaşması için zaman lâzımdır.

On dokuzuncusu sebâtdır. Mürşid ahdine vefâkâr olmalı, mürîdini terk etmemeli, emekleri zâyi etmemelidr. İrşâd mesleği çok zahmetlidir, sebât etmeyen mürşid olamaz.

Yirmincisi heybetdir. Heybet gerçek mürşidlere Allah'ın bir ihsânıdır, bir mevhibe-i ilâhîdir, çalışarak elde edilmez. Heybet, insanın yüreğine ürperti veren büyüklük hissidir. Aslında pamuk gibi yumuşak ve mütevazi olan bir zât herkese son derece heybetli ve azametli görünür, korku ve saygı hissi verir. Bu sıfat, bir tarafdan hak mürşidi sahtesinden ayırmaya yarar, diğer tarafdan mürîdin edeb dâiresinden çıkmasına mâni olur.

Mürşid oldur kim demâdem Hakk'ı eyleye 'ıyân
Vech-i pâkinde tecellî eyleye ol bî-nişân
Nutk-i mıknâtıs ola kâbil vücûdun cezbine
Gaşy ola ger tâlibe kılsa nazar bir kez hemân
Hem ledünnî 'ilmini bilmekde Hızr-ı vakt ola
Hakk anda zâhir olup Hakk'la ola her zamân
'Aşk ile ihyâ ede mürde kulûbu dembedem
Feyz-i 'irfânı ile mi'râc ede Îsâ-yı cân
Listeye geri dön