Gerçek Mürşidlerin Yirmi Sıfatı

18 Kasım 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Sıbgatullah
Büyük Allah dostu ve mürşid-i kâmil Nizamoğlu Seyyid Seyfullah Hazretlerinin mürşidliğin şartlarını ve gerçek mürşidlerin sıfatlarını beyân etdiği bu manzûmeyi, kısa açıklamalarla beraber yayınladık. Umarız ki istifâde edersiniz.

Gel ey da'vâ-yı irşâd eyleyenler
Özüne şeyhliği âd eyleyenler

Mürşidlik lafla olmaz, isbâtı gerekir. Gerçek mürşidlerde bir takım sıfatlar vardır ki bunlar mürşidlik da'vâsı eden sahte mürşidlerde ve kendisini şeyh olarak tanıtan müteşeyyihlerde bulunmaz.

Gerekdir şeyh olan kişiye elbet
Yirmi fi'l ile ola mukayyed

Seyyid Seyfullah Hazretleri mürşidlere mahsûs yirmi sıfat saymışdır. Kendisinde bu sıfatların tamâmı bulunan kişiler gerçek mürşid sayılır, bir kısmı olup da bir kısmı olmayan kimseler hakîkî mürşid değildir.  

Birisi i'tikâd olmak gerekdir
Hakk'ı ikrâr ile bulmak gerekdir

İlk şart sağlam bir i'tikâda sâhib olmakdır. İslâm akâidini bilmeyen kimseden mürşid olmaz. Mürşid olmak için akâid ilmini bilmek de yetmez, îmânı taklidden tahkîke getirmiş olmak gerekir. 

Cemî'-i ehlü's-sünnet ve'l-cemâ'at
Tarîki üzere olmakdır se'âdet

Mürşid olmak için, gerek akâidde gerek amelde Ehl-i Sünnet yolunda olmak şartdır. Kur`ân'ı kendi hevâsına göre anlayan ve İslâm'ı nefsinin arzularına uydurmaya çalışan kişi gerçek bir mürşid olamaz, olsa olsa insan şeytanı olur.

İkinci ilm-i bâtın anlamakdır
Denilen vâkı'ayı dinlemekdir

Mürşidliğin ikinci şartı, bâtın ilmini bilmekdir. Bu ilim kitaplardan öğrenilemez. Mutlakâ bir mürşidin terbiyesinden geçerek öğrenilir. Mürşidler sâliklerin rüyâlarını ta'bîr edebilmeleri de ancak bâtın ilmine vâkıf olmakla mümkündür. 

Sakınıp etmeye âfâkî ta'bîr
Meşâyih etmişdir anı takrîr

Rüyâ tabiri büyük bir ilimdir. Meşâyih-i kirâm hazerâtı, rüyâları hem âfâkî hem de enfüsî olarak ta'bîr etmeye muktedirlerdir ancak sâliklerin rüyâlarını  âfâkî olarak tabir etmezler, sadece enfüsî ta'bîrle yetinirler. Çünkü sâliklere gerekli ve faydalı olan budur. 

Üçüncü akl-ı kâmil olsa gâyet
Ede dervîşlere bir hoş nasîhat

Üçüncü şart, son derece akıllı olmakdır. Söyleneni hemen anlayabilecek zekâya ve herkesin derdine devâ olacak sözü söyleyebilecek dirâyete sâhib olmakdır.

Sehâvetdir anın dördüncü hâli
Vere dervîşlere vâr ise mâli

Dördüncü şart, cömertlikdir. Cimri olan bir tek velî bir tek mürşid yokdur. Gerçek mürşidler kendi kesesinden bol bol ikrâm ettiği gibi, kendilerine yapılan ikrâma da fazlasıyla mukâbele ederler. Kendilerine gelen hediyeleri dağıtmak da mürşidliğin şânındandır. 

Beşincisi şecî' olmak gerekdir
Bu cümleden şecâ'at yeğrekdir

Beşinci şart, cesûr olmakdır. Korkak bir tek velî bir tek mürşid yokdur. Mürşid-i kâmil olan evliyâullah " وَلَا يَخْشَوْنَ أَحَدًا إِلَّا اللَّهَ" âyetinin sırrına mazhar oldukları için Allah'dan başka kimseden korkmazlar.

Cihân halkı eğer cem' olsa cümle
Gelip üstüne hem de etse hamle

Sığınıp Hazret-i Hakk'a derûnî
Cihânda olmaya kimse zebûnî

Bütün dünyâ üstüne hücûm etse de mürşid-i kâmil olan kişi hiç korkmaz. Zîrâ Hakk'a sığınmışdır, Hakk'ın korumasında olan kişiye kimse zarar veremez.

Anın altıncısı olmaya şehvet
Ki şehvetden gelir cümle nedâmet

Havâtun tâifesinden key sakına
Dilerse uğramaya ta'n okuna

Altıncı şart, şehvetden arınmış olmakdır. Mürşid-i kâmil olan zevât sıradan insanlar gibi kadınlardan etkilenmezler. Mürşidler yabancı kadınlara karşı âdetâ duvar gibi hissizdirler. Nerede kaldı ki şehvetin tesiriyle veya daha genç bir kadınla evlenmek için karısını boaşamak. Kendisini şehvetden kurtaramayan bir kimse, dervîşini nasıl kurtarabilir ki?

Yedinci etmeye dünyâya ülfet
Meğer kim ola gâyet de zarûret

Mürîdin mâlına bakmaya hergîz
Ede çift ü zirâ'atden de perhîz

Yedinci şart, dünyâ malına rağbet etmemekdir. Zarûret hâli hâriç mal-mülk, para-pul işleriyle hemhâl olmamalıdır. Hele hele kendisine bağlanan sâliklerin parasına, malına katiyyen iltifât etmemeli, göz dikmemeldir. Kendisini sâliklerin terbiyesinden alıkoyacak ağır işlerle de uğraşmamalıdır.

Sekizinci ede mürîde şefkat
Ana göstermeye hizmetde zahmet

Sekizinci şart, mürîdlerine şefkatli olmakdır. Kimseye zorluk çıkarmamalı, ağır vazîfeler yüklememelidir. 

Dokuzuncu halîm olmak gerekdir
Mürîdine selîm olmak gerekdir

Onuncu afv ede dervîşlerinden
Günâh sâdır olursa işlerinden

Mürşid, mürîdlerine son derece yumuşak davranmalı. ادْعُ إِلِى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُم بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ âyet-i kerîmesini düstûr edinmelidir. En ufak bir hatâ yüzünden bağırıp çağırıp azarlayıp incitmemeli, hatâları hep affedici olmalıdır.

Gerekdir on birinci hüsn-i hulkdan
Ki halk ile mürîdler ola hulfdan

Mürşid güzel ahlâk sâhibi olmalıdır. "Müslüman, elinden ve dilinden sâlim olunan kimsedir" hadîs-i şerifine uymalıdır. Ahlâkı bozuk, küfürbaz, işi gücü höt-zöt etmek, kalb kırmak olan kişiden mürşid olmaz.

On ikinci mürîdin ihtiyâcı
Vâr iken bir işe anla duâcı

Ol işi kendine çekme hazer kıl
Bu makûle olanlardan güzer kıl

Gerçek mürşid, mürîdinin ihtiyâcını giderir, kendi ihtiyâcını mürîde gördürmez.

On üçüncü keremdir gâfil olma
Mürîdine kerem kıl bahîl olma

Velâyetden ne kim vâr ise sende
Zuhûr etmek gerekdir senden anda

Mürşidliğin diğer bir şartı da keremdir. Kerem, karşılıksız yapılan iyilikdir. Mürşid, mürîdinden hiç bir karşılık beklemeden hizmet eder. Mürşidlere "hâdimü'l-fukarâ" yani "dervîşlerin hizmetkârı" ünvânı verilmesinin bir hikmeti de budur.

Tevekkül eyle on dördüncü hâlde
Tevekkül ehli olurlar kemâlde

Tevekkül de mürşidliğin şânındandır. Tevekkülü olmayan mürşid olmaz. Kendisinde tevekkül olmayan kimse mürîdini nasıl tevekkül sâhibi yapabilir ki?

Gerekdir on beşinci hâli teslîm
Rızâ-yı Hakk'a râzî ola dâim

Teslîm ve rızâ, da mürşidliğin şartlarındandır. Kendisi Hakk'dan râzı olmayan bir kimse sâlikleri nasıl rızâ makâmına eriştirebilir ki?

Mürîdler münkir olsa etme sen gam
Mürîd olursa âlim olma hurrem

Mürşid, vazîfesini Allah rızâsı için yapar, ne mürîdinden ne de Allah'dan bir karşılık bekler. Mürîd iyi çıkarsa sevinmez, kötü çıkarsa üzülmez.

On altıncı rızâ vere kazâya
Ne mihnet gelse şükrede Hudâ'ya

Mürşidler, Hakk'ın kazâsına râzıdır. Başa gelen ne olursa olsun hep şükrederler, belâlara dâimâ sabrederler, şikâyet etmezler.

Gerekdir on yedincisi vekârı
Ola durmakda oturmakda ârı

Sakıngil yeyincek etme özünü
Ağırca söyle söylersen sözünü

Mürşid-i kâmil, ağırbaşlı  olur, oturmasını kalkmasını bilir, nerede evet nerede hayır denileceğini bilir. Sözü de yerli yerinde söyler, şakayı da yerli yerinde yapar. 

Vefâ etmek gerekdir ahde dâim
Gerekdir ola ikrârında kâim

Mürşidler sözlerine sâdıkdır, verdikleri sözden aslâ caymazlar. Kendisinde sadâkat olmayan kimse başkasına sadâkat ve vefâya nasıl öğretebilir ki?

Gerekdir on sekizinci sükûnet
Ki ta'cîl etmeden gelir nedâmet

Diğer bir şart da aceleci olmamak, hep teennî ile düşünerek hareket etmekdir. 

Anın sâbit-kademdir on dokuzu
Neye ahdetse döndürmeye yüzü

Mürşidlerin diğer bir vasfı da yürüdükleri yolda, yaptıkları işde, sâbit-kadem olmalarıdır. Kararlı ve azimli olmak mürşidlerin şânındandır.

Yirmincisi heybet gerekdir anda
Mürîdler heybetinden ola bende

Mürşidlerin diğer bir sıfatı da heybetdir. Heybet, karşısındaki insanın yüreğine ürperti veren büyüklük hissidir. Gerçek bir Allah dostunu tanıyan tanımayan kim görürse görsün bu büyüklüğü hisseder. Heybet, mürşid-i kâmillere Allah'ın bir ihsânıdır, çalışarak elde edilmez. Mürşidlerin alâmet-i fârikalarındandır. 

Cevâbın kim ki Seyyid Seyfî tutdu
Meşîhat hakkı oldu Hakk'a yetdi

İşte bu yirmi şarta uyan kişiler gerçek mürşidlerdir. Bunlar, kişinin Hakk'a vâsıl olduğunu gösteren sıfatlardır. Bu sıfatlara sâhib olan kişi de halkı irşâd etmek üzere şeyhlik yapmaya lâyıkdır. 

Seyyid Nizamoğlu Seyyid Seyfullah
Kuddise Sırruh
Listeye geri dön