11 Eylül 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Kardeşim, ârifin dört kanadı vardır. Bunlar havf, recâ, muhabbet ve şevk kanatlarıdır. Dikkat et, o, havf kanadıyla korkulardan emîn olur, recâ kanadıyla istek ve arzulardan kurtulur, muhabbet kanadıyla neşe ve hüzünden âzâde olur, şevk kanadıyla da kendisini ölüm korkusundan kurtarır. O bütün bu husûslarda müsterihdir. Allahu Teâlâ Kur`ân-ı Kerîm'de onların sıfatlarını "وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ" ve "جَالٌۙ لَا تُلْه۪يهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ" âyetleriyle bildirmişdir.
Allahu Teâlâ bir kulunun kalbine rahmet ve lutuf nazarıyla nazar ederse, onun kalbinden gaflet perdesini kaldırır, ona kudretinin inceliklerini gösterir. İşte o zaman, şu üçünden biri olur. O kul ya hakîm olur ve halk onunla Allah'a ulaşır. Yâhud lisânına vekîl olup hayret ve dehşet içinde donup kalır. Ya da Hakk'ın hicâbı altında mestûr ve kabzası içinde mahfûz kalır ve gayretullah sebebiyle başkaları onu göremez. Allahu Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri, bu marifet ehlini bütün mahlûkâtından gizlemişdir. Onları âhiret örtüsüyle dünyâ ehlinden, dünyâ örtüsüyle de âhiret ehlinden gizlemişdir. İşte bu marifet ehli, Allah'ın yeryüzünde toprağa gömülü fidanlarıdır. Onların mahremi Allahu Teâlâ'dır. O'ndan başka mahremleri yokdur. Onlar Allah katında üzerleri örtülü bir şekilde halkdan gizli ve saklıdır.
Kardeşim, muhakkak ki Allahu Teâlâ'nın ma'rifeti sebebiyle seçdiği, muhabbeti sebebiyle kendilerine husûsî bir makâm verdiği, sohbeti sebebiyle tercih etdiği, münâcâtı sebebiyle kendisine yaklaşdırdığı, zikrine teşvîk etdiği ve hikmetiyle konuşdurduğu, kendilerine muhabbet kâsesinden tattırdığı ve mahlûkatın hepsine karşı kendilerine üstünlük verdiği bazı kulları vardır. Öyle ki bunlar, Allah'dan ne bir karşılık beklerler ne de O'ndan başka bir yardımcı, kefil yâhud vekîl isterler. Bunların diğer insanlardan üstün olmaları, amellerinin çokluğu yüzünden değildir, verâda hassas olmaları, Hakk'a tam ma'nâsıyla bağlı olmaları ve Hakk'dan gayrı her şeyden kesilmeleri sebebiyledir. Allah onlara marifetinin hâlis lezzetini tattırmış ve onları bereket bahçesine indirmişdir. Orada onları hiç kimse Allah'ın zikrinden alıkoyamaz. Bereket bahçesinin yemişleri de onları doyuramaz. Zîrâ Onlar, Allah'dan başka hiç bir şeyle râhat ve huzûr bulmazlar. Müjdeler olsun onlara!
Onlar aded bakımından az fakat derece bakımından çok yüksekdir. Allah onları kendisinden başkasına muhabbet etmekden muhâfaza eder. Başkalarının rağbet gösterdikleri şeylere onlar iltifat etmezler. Câhillerin korkup çekindikleri şeylerle onlar dostdur. Dünyâya aldanan kimselerin koşarak kaçdıkları şeylere onlar âşıkdır. Onlar kalb gözleriyle gayb âlemine doğru bakarlar. Onların rûhları âlem-i melekûtda dolaşır. Onların himmetleri sırlarında, sırları da Allah katındadır. O'nunla işidir, O'nunla görür, O'nunla irâde eder, O'nunla hareket ederler. Âriflerin kalbleri, Allah'ın yeryüzündeki hazîneleridir. Allah o kalbleri sırrının emânetleri, hikmetinin lutufları, muhabbetinin zevkleri, ilminin nûrları ile doldurmuşdur. Onların bütün sözleri, kalbin müşâhedesiyle keşf olunan gizli ilimleri izhâr etmek, ittisâlden infisâli ayıran gizli muameleleri beyân etmek, insanı Hakk'dan alıkoyan ve Hakk'a ulaşdıran sebebleri açıklamakdır. Onların sözleri, ya O'nunla (billah), ya O'nun için (lillah), ya O'ndan (anillah), ya O'na (ilallah), ya da O'nun üzerinedir (alallah). Onların sözleri, hiç bir zaman "ben", "muhakkak ben", "benim için", "bana", "benimle" değildir. Çünkü onların lafızları ferdânî, hareketleri samedânî, ahlâkları rabbânî, irâdeleri vahdânîdir. Onların işâretlerinden anlayanlar ancak içlerinde sır hazîneleri, mukaddes cevherler, nûr hâleleri, sevgi denizleri, gayb anahtarları, aşk vâdîleri ve üns bahçeleri bulunan yanık kalbli kimselerdir. Ârif, ne zaman marifet pınarından hikmetli sözleri işâretlerle söylese, mürîdlerin ve âşıkların kalbleri bunlara hemen ünsiyyet peydâ eder.