İnsanoğlu, gökleri hep merâk etmiş, yüz yıllarca araştırmış, rasathâneler kurmuş, gözlemler yapmış, nihâyet uzaya çıkmaya muvaffak olmuş ancak gide gide dünyâya en yakın olan gök cismine yani aya gidebilmiş, diğer bazı gezegenlere de insansız uzay aracı gönderebilmişdir. Bize en yakın yıldızın 4,2 ışık yılı uzaklıkda olduğu düşünülürse bu güne kadar insanoğlunun uzayda gidebildiği mesâfenin kâinâtın büyüklüğüne nisbetle nokta kadar bile olmadığı anlaşılır. Bu gidişler insanoğlunun göklerin derinliklerine erişebilmesi hiç mümkün görünmemekdedir. Zîrâ bugün ulaşılabilen en yüksek hızlarla en yakın yıldıza ulaşmak bile binlerce yıl alacağına göre milyonlarca ışık yılı uzaklıkdaki gök cisimlerine erişmek hayâllerin dâhî ötesindedir. Aşağıdaki video bunu çok çarpıcı olarak göstermekdedir.
Peki öyleyse Cenâb-ı Hakk bu muazzam gökleri niçin yaratmışdır? Kâinât bu kadar büyük olmasaydı da, her tarafını gezip dolaşabiliyor olsaydık daha iyi olmaz mıydı? Gelin bunun hikmetlerine berâberce bir göz atalım :
Uçsuz bucaksız gökyüzü, insana kendisinin aczini ve hiçliğini hatırlatır. Bize çok büyük gelen bu dünyâ, kâinâtın enginliği içinde, çöldeki bir kum tânesi kadar bile yer kaplamaz. Dünyâya nisbetle bir zerre hükmünde olan insanı artık siz kıyâs edin.
Gökyüzünün ihtişâmı ve akılalmaz büyüklüğü Cenâb-ı Hakk'ın azametini ve kudretinin sonsuzluğunu da gösterir. Üstelik bunu görmek için astronomi profesörü olmaya filan da gerek yokdur, en câhil insan bile, parlak bir gecede gökyüzüne baksa, Hakk'ın kuvvet ve kudretini müşâhede edecekdir.
Göklerin bir hikmeti de insana kendi iç âlemini hatırlatmasıdır. Zîrâ tıpkı dış âlemdeki gökler gibi insanın iç âleminde de uçsuz bucaksız gökler vardır. İnsan, belki dış âlemdeki göklere nüfûz edemez çünkü âcizdir fakat iç âlemindeki göklere nüfûz edebilir ve ma'nevî mi'râcını yapmak üzere yedi kat gökleri seyrân edebilir.
Cenâb-ı Hakk, Kur`ân-ı Kerîm'de geceyi "âyet" lafzı ile beyân eder. Âyet, delîl ve yol gösterici demekdir. Nitekim yol bulmaya yardımcı olan yıldızlar, gece olunca ortaya çıkarlar. Gökyüzünün ihtişâmı da gece olunca belli olur.
Bu hikmetlerden herkes kendi derecesine göre nasîb alır. Kimisinin derdi gideceği yere bir an evvel ulaşmak, kârlı bir alışveriş yapmak, ya da keyifli bir seyahat gerçekleştirmekdir. Kimisinin derdi ise ten kafesinden ve dünyâ hapsihânesinden kurtularak yücelere ve yükseklere doğru kanat açmak ve mi'râc-ı ma'nevî için pervâz etmekdir.