Ecdâdımızın yüksek irfânına bir diğer misâl de gubârî yazılardır. Bu yazılara gubârî denilmesinin sebebi, çıplak gözle okunamayacak hattâ farkedilemeyecek kadar küçük olmalarıdır. Gubâr, Farsça toz demekdir. Gubârî hatla yazılmış bir levhaya bakan kimse, büyük yazının içindeki küçücük harfleri toz zerreleri gibi görür. Meselâ yukarıdaki levhada, talik hatla yazılmış bir besmele vardır. Bunu hepimiz ilk bakışda görebilir ve okuyabiliriz ama besmelenin içinde de bir takım yazılar vardır ki bunları kolay kolay göremeyiz görsek de okuyamayız, onları okuyabilmemiz için büyüteç kullanmamız lâzımdır. Yukarıdaki levhada hattat, besmelenin harfleri içine Cuma Sûresi'ni yazmışdır. Bu sûre-i celîle 11 âyetdir ve mushafda yaklaşık bir buçuk sayfa kadar yer tutar.
Gubârî yazıya diğer bir misâl de aşağıdaki levhadır. Aynı hattatın aynı tarzda yazdığı bu levhadaki büyük yazı, Sûre-i Fâtır'daki " اِنَّمَا يَخْشَى اللّٰهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمٰٓؤُ۬اۜ innemâ yahşallahi min ibâdihil ulemâ" âyet-i kerîmesidir. İlk bakışda göremediğimiz içerideki yazıda ise gubârî hatla Rahmân Sûresi yazılmışdır. Bu sûre-i celîlede 78 âyet vardır ve mushafdaki yeri üç sayfa kadardır.
Daha uzun sûrelerin ve bilhassa Sûre-i Yâsîn'in gubârî hatla yazıldığı levhalar da vardır. Üstelik gubârî hat yalnızca bu gibi levhalarda değil, başka zeminlerde de kullanılmışdır. Meselâ bir pirinç tânesinin üstüne İhlas Sûresi'ni yazan üstâdlar vardır. Gubârî hatla yazılmış hayret edilecek derecede küçük ebadlarda mushaflar yani Kur`ân-ı Kerîm'ler de vardır.