Gülzâr-Gülşen-Gülistan

11 Kasım 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

İsmail Hakkı Bursevi
Gülzâr, gül bahçesi demekdir. Gülistan ve gülşen de aynı ma'nâyadır. Sôfiyye lisânında gülzâr, bazen bu âleme, bazen hakîkat âlemine bazen vuslat-ı ilâhîye, kurbiyyet-i Hakk'a, bazen de evliyâ meclisine, irfân meclisine, zikir meclisine, gönül ehli zevâtın meclisine işâret eder. Misâllerini verelim :

Dâim olmaz bu gülistân-ı fenânın gülleri
Hem gider şol 'aşk ile feryâd eden bülbülleri
Ne gülü kalır ne gülzârı bu dâr-ı hicretin
Zâil olur bâğbân u lâle vü sünbülleri
*****
Gel dikensiz gül dilersen gülşen-i 'irfândadır
Bûy-i cânânı taleb kıl gülsitân-ı cândadır
Mürşide dil ver dilersen cevherini bulmağa
"Küntü kenz"in kuflu çünki ekmel-i insândadır
*****
Gülşen-i Hakk'a gerek bülbül gibi feryâd ü zâr
Kadr-i gülzârdan haberdâr olamaz sîretde zâğ
*****
Bu cilvegâh-ı mülk ü ma'nâ gülistânın keşf eden
Çün 'andelîb âgâh olur hârın da gülzârın da hak
Olmaz 'abes bir zerrede ism-i celîlindir hakîm
Haksın hakîkat çünki âsârın da hak kârın da hak
*****
Cânımız seyrân eder Dost bâğının gülzârını
Dilimiz söyler anın ruhsârının esrârını
'Âşık olmayan kişinin gayr-ı Hakk'dır maksûdu
"Lâ" demezsen gel gör imdi 'aşkımın bâzârını
*****
Gel gülşen-i tevhîde şu bülbül gibi yâhû
Nâlân olup Allah diyelim Hû diyelim Hû
Gözyâşı ile gülbün-i 'aşka verelim sû
Giryân olup Allah diyelim Hû diyelim Hû
*****
Bülbül-i gülzâr-ı 'aşkam âşiyân olmaz bana
Mürg-i lâhûtem anınçün bir mekân olmaz bana
*****
'Andelîb-i zâr isen gülzâre gel
Verd-i terden al meşâmma tâze bû

Büyük mürşidlerimizden İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri bu beyti îzâh ederlerken bülbül, gül ve gülzâr remzlerini şöyle beyân ediyorlar :

'Andelîbden murâd, 'âşık-ı şeydâdır. Ve gülzârdan maksûd, meclis-i erbâb-ı dildir. Ve gül-i ter, esmâ ve kelimât-i 'irfâniyyedir. Ve meşâmmdan matlûb, meşâmm-ı cândır. Pes, bülbül, hoş-bû için dâhil-i gülzâr olduğu gibi 'âşık-ı bî-dil dahi bûy-i ma'nâ için meclis-i ehl-i dile duhûl etmelidir. Zîrâ gayrı meclisde böyle bûy olmaz, hârzârda gül olmadığı gibi. Bu kelâm, bi-tarîkı'l-mefhûm, ehl-i inkârı zâğâna ve meclislerini hârzâra teşbîhi mütezammındır. Zîrâ ehl-i inkâr ehl-i nefsdir, ehl-i dil değil. Nefsde ise nefes-i cennet olmaz, belki semûm ve harûr-i cehennem olur. Ve gülzârdan murâd, kalb olmak dahi muhtemeldir. Onun için cennet-i kalb derler, cehennem-i nefs dedikleri gibi. Pes, bûy-i ma'nâ makâm-ı kalbde istişmâm olunur, eğer duhûle hârzâr-ı cesed mâni' olmaz ise ve illâ arada duvar var iken ve hârdan havlu çekilmiş iken nice müyesser olur?

İsmâil Hakkı Bursevî Hazretlerinin diğer bir beyânâtında da gülzârın zikir halkası, zikir meclisi ma'nâsına kullanıldığını görüyoruz :

Ey sâlik! İşte bundan istişmâm olundu ki seyr-i bâğ etmekden maksûd ve gül koparmanın netîcesi bir hoş-bû almakdır. Pes, dâire-i zikr ve tevhîd ve halka-i tehlîl ve temcîde dâhil olanın meşâmmı açılıp bu açılan gülzâr-ı ma'nevîden râyihadâr olmadıkdan sonra onun hâli hârzârda zâğ gibi olur. Zîrâ sûret libâsına duhûlün netîcesi ma'nâya ermek ve bu heykelin ahkâmını ve perdesini ref' edip cemâl-i ilâhî görmekdir. Kuru taklîdden ne biter ki netîcesi tahkîk olmaz ve bâğ-ı vücûdda fidan olmakdan ne hâsıl olur ki kişi onda semere bulmaz.

Bugün sa'y eyleyip erbâb-ı dil ol yârı görsünler
Koyup dîdâr-ı yârı nice bir ağyârı görsünler
Bu 'âlem hârzârında sanasın zâğdır zâhid
Ötüp 'uşşâk bülbüller gibi gülzârı görsünler

Listeye geri dön