11 Şubat 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Seyyidinâ İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh Hazretlerinin vecîzelerindendir, buyurmuşlar ki, "طَلَبُ الْحَقِّ غُرْبَةٌ talebü'l-hakkı gurbetün". Manâsı çok derindir bu sözün.
Bir manâsı şu. Hak ve hakîkati tâleb edenler dâimâ pek azdır. O kadar azdır ki onlar hep gurbetde gibidir. Gurbetde demek, yalnız demekdir, yabancılar arasında kalmış demekdir, hâlinden, dilinden anlayan kimse yokdur demekdir. Nitekim her devirde hakkı söyleyen, hakka çağıran dâimâ azdır. Az oldukları için halk onlara itibar etmez, onları yalnız bırakır. Hattâ hak ve hakîkat işlerine gelmediği için çokları onlara düşman olur. Nitekim darb-ı meselimiz bile vardsır, doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye.
Diğer manâsı, hakîkatü'l-hakîka olan Hakk Teâlâ ve Tekâddes Hazretlerine tâlib olanların gurbetde olmasıdır, garîb olmasıdır. Hakîkaten Hakk'a tâlib olanlar, O'nu arayanlar, O'nu özleyenler, O'na kavuşma arzusu ile yanıp tutuşanlar pek ama pek azdır. Bu itibarla onlar, halk arasında bir garîb gibidirler. Dünyâyı taleb edenler çok. Ukbâyı taleb edenler de az sayılmaz. Ama nerede Hakk'ı taleb edenler? Var mı, hiç gördünüz mü böyle birisini? İşte bu garîbler hakkında Efendimiz, "Müjdeler olsun garîblere! Müjdeler olsun garîblere" buyurmuşlar, garîbleri tebşîr etmişlerdir.
İsmâil Hakkı Bursevî Hazretleri bu husûsda şöyle buyuruyorlar :
Sefer-i evvel ki nüzûldür, gâyetine gurbet derler. Zîrâ makâm-ı 'ayndan cüdâ düşüp esfel-i sâfilîn olan nefse ve vücûd-i 'unsurîye nüzûl etmişdir. Bu mertebe ise onun yeri değildir. Belki oraya sefer etmesi esmâ-yı ilâhiyyeyi seyr ve sıfat-ı Hakk'ın hakâyıkına ıttılâ' ve cemâl-i ef'âli müşâhede içindir. Ve sefer-i sânî ki 'urûcdur, vatanına teveccühdür ki, nefsini buldukdan sonra Rabbisini dahi bulmağa azîmetdir. Pes, buldukda vatana dâhil olur. Velâkin bu mertebeye min vechin gurbet derler. Zîrâ ol mertebenin âşinâsı ekall-i kalîldir. Ve ona işâret edip hadîsde gelir : "fe tûbâ lil gurabâi min ümmetî (Ne mutlu ümmetimin garîblerine!)"
Öyleyse kimdir garîb? Kâfirler arasında bulunan mü'mindir garîb. Müşrikler arasında bulunan muvahhiddir garîb. Fâsıklar arasında bulunan sâlihdir garîb. Ehl-i dünyâ ve ehl-i ukbâ arasında bulunan ehlullahdır garîb. Gâfiller arasında bulunan ârifdir garîb. Bir garîb daha var, gurbet acısını en şiddetli olarak hisseden de odur. Âşıkdır garîb. Hakk'a vuslat arzusuyla yanıp tutuşan âşıkın gurbeti gibi gurbet de yokdur.