Hâb-ı Gafletden Uyar Uyanayın

3 Mart 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Vahdet
NUTK-İ ŞERÎF

Hâb-ı gafletden uyar uyanayın
Mâsivâdan cümleten usanayın
Firkat ile nice bir dîvâneyin
Şerbet-i vaslın içir uslanayın

Allah sevdiği kullarını gafletden uyandırır, zikri ile meşgûl eder. Bu kullarına kendisini sevdirir ve aşkını nasîb eder. O aşk insanda bir ayrılık acısı meydana getirir. O acı ile insan âh u zâr eder durur. İşte Hakk'a vuslat arzusu ile dökülen gözyaşları ve âh u zâr, tıpkı makbûl bir duâ gibi kulu Hakk'a vâsıl eder.

Pâdişâhâ sen bilirsin sâdıkı
Sen bilirsin bezm-i vasla lâyıkı
Hüsnüne pervâne etdin âşıkı
Ger murâdın yakmak ise yanayın

Tıpkı bir pâdişâhın kendisine sâdık olan kişileri etrâfında toplayarak onları yakınında tutuması gibi, Allah da kulları arasından kendisine sâdık olanları kendisine yaklaştırır, onları dost edinir. Allah bazı kullarını o derece sever ki bu muhabbetin tesiriyle o kulların kalbinde büyük bir aşk ateşi parlar ve  tıpkı pervânenin ateşin etrafında dönüp yanması gibi, onlar da Allah aşkı ile yanıp kül olurlar. 

Mâsivâdan el çek ey âşık kesil
Fikrin ü zikrin ol olsun muttasıl
Ol kadar hayretde olsun cân ü dil
Kande bakarsam efendim sanayın

Hakk'a âşık olanların gözü hiç bir şey görmez. Allah'dan başka bir düşünceleri, fikirleri, zikirleri yokdur. Onların bütün derdi Allah'dır. Bu yüzden dünyâya da ukbâya da rağbet etmezler. Hakk'a âşık olanlar neye baksalar Hakk'ın tecelliyâtını görürler ve bu tecelliyâtı gördükçe de aşkları ziyâdeleşir.

İsteyicek bir fakîri ol Ganî
Eyler esrâr-ı me'ârif mahzeni
Bâtınım etdi hakâık hirmeni
Zâhiren gerçi bir ednâ dâneyin

Allah bir kulu sever ve onu dost edinirse o kula marifetullah sırlarını açar. O kul her ne kadar âciz bir kul ise de Hakk'ın lutfu ile cümle eşyânın hakîkatlerine vâkıf olur. 

Koma yâ Rabbi Hüdâyî yirine
Bakma noksanın bininde birine
Ger irâdet vârid ise pîrine
Kevser-i vahdetden içir kanayın

Allah,'ın sevdiği kullarına lutufları pek çokdur. Allah, böyle kullarına çalışarak elde edilemeyen nice ilimler bahşeder. Allah'ın sevdiği kullarına bahşedilen bu büyük feyz, bir silsile ve merâtib yoluyla gelir. O silsilenin başı da ma'rifetullah hazînesi olan Resûl-i Kibriyâ Muhammed Mustafâ aleyhi efdalü't-tehâyâ Efendimizdir. Kevser-i vahdet de tıpkı mahşer günü içilecek olan kevser gibi ancak Habîb-i Kibriyâ'nın elinden içilir.

Azîz Mahmûd Hüdâyî
Kaddessallahu Sırrahu'l-Âlî

Hazret-i Pîr, bu nutk-i şerîfinde kendi nefsini levm edip kendi kendisine nasîhat ederek aslında bizlere tenbîhâtda bulunuyorlar. Bu tarzda nasîhat etmek, büyük mürşidlerin hepsinde gördüğümüz zarîf ve ârifâne bir irşâd usûlüdür. Bu gibi nutukların diğer bir hikmeti de şudur ki, insan ma'nen ne kadar yükselirse kendisini o kadar aşağıda görür. Bir insanın ilmi ne kadar artarsa kendisini o derece câhil görür. Diğer bir hikmeti de "hasenâtü'l-ebrâr seyyiâtü'l-mukarrabîn" hakîkatinde gizlidir.
Listeye geri dön