13 Ağustos 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Bizim hac kâfilesinde İnebolu'nun Evrenye'sinden Nureddin Baba diye yaşlı bir adam vardı. Yolda adamcağıza nüzûl isâbet etti. Hemşehrileri adama bırakıp kaçtılar. Onu ben aldım. Gemideki doktor, dinsiz bir adamdı, müslümanlarla hep alay ediyordu. "Siz Cidde'ye gideceğinize Cide'ye gidin" diyordu. Doktor bana geldi ve dedi ki "Hocaefendi, bak bu adama nüzûl isâbet etti, hemşehrileri de onu ortada bırakdılar, iyisi mi sen bu adamı ya karaya çıkarıp bırak, ya da tayyâreye bindirip İstanbul'a gönder. Çünkü bu adamın burada iyileşme ihtimâli yok. Üstelik Arap doktorlar bunu görünce, bulaşıcı hastalık var diye hepinizi karantinaya alırlar ve sizi hacca göndermezler". Ben doktora, "Sen karışma, ben okumasını bilirim, okur üfler doktorların gözünü bağlarım" dedim. Sonra gelen doktorların hepsinin gözünü bağladım. Sonra aldım Nureddin Baba'yı sırtıma yüklendim. Adamın baston şeklinde bir şemsiyesi varmış, kırılmış, sapı kalmış. Adam, şemsiyenin sapını tutuyor, bir türlü bırakmıyor. İkide birde "Amanınn, bastonun sapı" diyor. Adam, ölecek hâlâ aklı bastonun sapında. "Yâhu bırak şu bastonun sapını, ben sana yeni şemsiye alırım" diyorum. O ısrarla bastonun sapını bırakmıyor. Meğerse bastonun sapına altınları dizmiş, onun için telâş ediyormuş. Ben nereden bileyim?
Bir de başımda seksen yaşındaki kayınvâlidem var. Yaşlı kadın yürüyemiyor, gel seni sırtıma alayım diyorum, olmaz diyor. Sırta alınmayı hakâret telakkî ediyor. Bir de Bakırköy Müftüsü Ali Rızâ Efendi var. İkide birde "Tut oğlum elimden oturacağım" diyor, tutuyoruz oturuyor. Sonra "Tut oğlum elimden kalkacağım" diyor, tutuyoruz kalkıyor. O da benim başımda. Yirmi altı parça eşya var. Hacca mı gidiyorsun alışverişe mi gidiyorsun? Bavullar, davullar hepsi benim başımda.
Neyse Nûri Baba'yı felçli hâliyle Mekke'ye götürdüm. Karnı taş gibi olmuş, dışarı çıkamıyordu, ilaç aldım, rahatladı. Sonra onu yıkadım ve Ka`be'ye götürdüm, hevdece bindirdim, tavâf ettirdim, sa'y ettirdim, haccını tamâm ettim. Sonra Ka`be'de biraz gezdirsinler, dolaştırsınlar diye Araplara yine biraz para verdim. Dolaştırıp getirdiler. Nuri Baba gelince, dedi ki "Ka`be'yi dolaştırdılar dolaştırdılar, sonra kafamı bir çukurun içine soktular, çıkardılar". Anladım ki Hacerü'l-Esved'i öptürmüşler. Sonra Nuri Baba'nın istediklerini aldık. "Ben torun tosun sâhibiyim" dedi. Onlara hediye aldık, behiye aldık, hurma aldık, zemzem aldık, tesbîh aldık, herşeyi aldık.
Nuri Baba'ya tenbîh etmişdim. "Ka`be'yi görünce duâ et, Arafat'ı görünce duâ et, Allah burada yapılan duâları reddetmez, şifâ bulursun" demişdim. Nuri Baba, duâ etti, Allah şifâ verdi. Sağ tarafı olduğu gibi felçli olan adam, iyi olmasın mı! İyi oldu.
Sonra onu Resûl-i Ekrem Efendimizi ziyâret için Medîne'ye de götürdüm ve sağ sâlim İstanbul'a getirdim.Halka hizmet Hakk'a hizmetdir.