Haccın Manâsı Allah'a Kasd ve Teveccühdür

12 Ağustos 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Vuslat
Daha önce haccın remzlerine dâir bazı yazılar yazmış ve bunları "Defter-i Uşşak"ın "Mâh-ı Zilhicce" sayfasında toplamışdık.  Hac rehberlerinde ve fıkıh kitaplarında şartları ve menâsiki bütün teferruatıyla yazılmış olan haccın zâhirine "hacc-ı sûrî", bu haccın işâret ettiği asıl hacca da "hacc-ı ma'nevî" diyoruz. "Hacc-ı sûrî"nin "Hacc-ı manevî"ye remz olduğunu beyân eden ehlullah hazerâtı, "hacc-ı sûrî"deki her bir rüknün, "hacc-ı ma'nevî"de neye tekâbül ettiğini pek güzel îzâh etmişlerdir. Fütûhât-ı Mekkiyye'sinde haccın sırları hakkında uzun uzun beyânâtda bulunan Şeyhü'l-ekber Muhyiddîn İbn Arabî Hazretleri, Ankâu Muğrib adlı eserinde de haccın sırlarına temâs etmiş ve hacc-ı ma'nevînin bidâyeti olan kasd ve teveccüh mes'elesi üzerinde durarak şöyle buyurmuşlardır :
Maksadı Beytullah'a erişmek olan kişi, birçok uzun yolları ve derin vâdîleri kat' etmeyi göze almalı, vatanını ve sevdiklerini terk etmeli, dostlarından, ehlinden, evlâdından ayrılmalı, kalbinden herkesi ve herşeyi çıkarmalıdır. Bu yola çıkan kişi, gide gide nihâyet mîkâta vâsıl olmalı, vakte esîr olmakdan çıkmalı, muhîtinden tecerrüd etmeli, terkîbinden bisâtına hurûc etmelidir. Arafât'da, kendisini çağıran Allah'ına, "Lebbeyk Allâhümme Lebbeyk" demeli, evvelce zihninde topladığı emelleri tamâmen unutmalıdır. İşte o zaman yüksek bir tepeye 'urûc eder ve kendisine 'alem-i hidâyet görünür ve harem-i ilâhîye dâhil olur, hacerü'l-esvedi takbîl eder, ahd ü mîsâk-ı ezelîyi tezekkür eder ve kalb ka`besi etrâfında tavâf eder, kendi zuhûr ve neş'etini ihâta ve idrâk eder. İşte bu sûretlerle merâtib-i vücûdunun menâsikinde mesâlik-i ma'lûme üzerine yol alır. Bu gidişiyle 'âlem-i ma’nâya nüfûz ederek hacc-ı ma'nevî ile hacceden kişi, her bakımdan şâyân-ı tebrîk bir hâcı olur.
Hazret-i Şeyh, hacc-ı ma'nevîyi bu kadar kısa ve özlü olarak beyân ettikden sonra buyuruyorlar ki :
Eğer okuyanlara bıkkınlık vermeyecek olsaydı, menâsik-i haccın tamâmını başdan sona ta'rîf ve beyân ederdim. Bu kitâbımda beyân etmek istediğim ilk mühim mes'ele hacca âid olan nüktedir. Çünkü haccın ma'nâsı Vâhid ve Ferd olan Rabb Teâlâ'ya kasd ve teveccühdür. Bu kasd ise, esrârı taleb eden her sâlikin birinci makâmıdır ve maksada vuslatın başlangıcıdır. Bu kitâbda size birtakım esrârı îzâh etmek ve onun yüksek göklerinden ma'rifet yağmurları yağdırmak istiyorum. Bunun içindir ki size evvelâ kasdı îzâh ettim ve onu kasd-ı şer'î ve makâm-ı cem'î kıldım. Kasd, eğer ta'rîf ettiğim gibi olursa bu sülûk, vuslatın bidâyetidir. Artık bunun nihâyetini tasavvur et ki, ne mertebedir? Diğer tarafdan, nihâî mertebeye erişmek kime müyesser olmuşdur ki? Zîrâ Cenâb-ı Hakk "وَمَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ vemâ kaderullahe hakka kadrih" buyurmuşdur.
İlâhî ente maksûdî ve rızâke matlûbî
Allahım tek maksûdum sensin, yegâne arzum da senin hoşnudluğundur.
Listeye geri dön