Hâfızlığın Şerefi

28 Haziran 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Allah Kur`ân'ın hıfzını, muhâfazasını üzerine almışdır. Her asırda belki milyonlarca hâfız var. Kur`ân'ın bir mucizesi de budur ki, hiç bir dîn sâliki, yani bir hıristiyan papazı İncil'i ezberleyememişdir, ezberlenmez. Bir haham da Tevrat'ı ezberleyemez. Fakat Kur`ân-ı Mübîn'i, dört yaşında, dört aylık, on dört günlük iken derse başlayan bir çocuk zekâsı sâyesinde, Allah'ın lutfu ve keremiyle, bir buçuk senede Kur`ân'ı ezberler. Hattâ bir ayda ezberleyen de vardır.
Muzaffer Efendi Hazretleri, dünyâdaki en şerefli makâmın hâfızlık olduğunu ve bunu da bizzat Resûl-i Ekrem Efendimizin ta'yîn ettiğini beyân ederek, serlevhadaki şu meşhûr hadîs-i şerîfi zikrediyor, "Eşrâfu ümmetî hameletü'l-Kur`ân" yani "Ümmetimin en şereflileri Kur`ân'a hâmil olanlardır". Ancak hâfız efendilerin de hâfızlığın şerefine lâyık olmaları gerektiğini aksi takdirde âkıbetlerinden korkulacağını beyân etmişlerdi.

Efendi Hazretleri, Kur`ân-ı Kerîm'i hıfz edenlerin, bu şerefin kıymetini bilirlerse aslâ fakîr ve muhtâc olmayacaklarını da beyân ederlerdi. Hâfız olup da, ona buna el açmak zorunda olanların, ya gerçekde hâfız olmadıklarını ya da sefîh kimseler olduklarını hem bizzat kendisinin şâhid olduğu misâllerle hem de kitaplarda okudukları ile isbât ederlerdi. 

Hâfız oldukları halde zilletden kurtulamayanların hâli, Sûre-i Tâhâ'daki "وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا  ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten dankâ"âyet-i kerîmesinin ahkâmına girer. Cenâb-ı Hakk, bu âyetde "Benim zikrimden kim yüz çevirirse onun geçimini dar ederim" buyurmakdadır. 

Hâfızlığın şerefi hakkında yukarıda zikredilen meşhûr hadîs-i şerîf'i bu âyet-i celîle ile birlikte mütalaa edince anlaşılıyor ki bir kişi elfâz-ı Kur`ân'a âşinâ olduğu halde ma'nâ-yı Kur`ân'a muhâlefet ederse yani Allah'ın emirlerine ittibâ etmezse, yasaklarındna kaçınmazsa, bu dünyâda da âhiretde de perîşân olacağı muhakkakdır. Diğer tarafdan elfâz-ı Kur`ân'a âşinâ olup hâl ve hareketleri de ma'nâ-yı Kur`ân'a uyuyor ise o kişi ümmetin en şereflilerinden sayılmaya lâyık olur.

Hakîkat böyle olduğu halde, karşımıza çıkan her hâfız efendi hakkında hüsn-i zan edip hürmet etmek de âdâb-ı islâmiyyedendir. Efendi Hazretlerinin bu hususdaki örnek davranışlarını bilhassa yazma gereği duydum. Daha önceki bir yazımızda da Efendi Hazretlerinin hâfızlara hürmetinden biraz bahsetmişdik. Teberrüken buraya da kaydedelim ki hâfızlığın şerefi daha da iyi anlaşılsın.

Efendi Hazretleri kendileri de hâfız oldukları halde ve bulunduğu hemen her meclisde hep en yüksek mevkide olup herkesin hürmetini celb ettikleri halde, ne zaman bir hâfız efendi gelse, genç-yaşlı demez, ilmine-irfânına bakmaz, o hâfız efendiye itibar eder, baş köşeye oturturlardı. Gelen zât, ilmi-irfânı yüksek bir hâfız efendi ise ona daha da büyük hürmet ve ikrâmda bulunurlardı. Bilhassa genç hâfızları teşvîk eder, taltîf eder, himâye ederlerdi. Meşhûr hâfız efendilerin tâlibi çok olur, herkes onlara mukâbele okutmak ister, gençlere pek kimse tâlib olmaz, halbuki Efendi Hazretleri henüz daha tanınmamış, memleketinden yeni gelmiş, tahsîline devâm eden hâfız efendilere bol bol ihsanlarda bulunarak hatim ve mukâbele okuturdu ve başkalarını da bu yönde teşvîk ederlerdi.

www.muzafferozak.com


Listeye geri dön