Hâfız oldukları halde zilletden kurtulamayanların hâli, Sûre-i Tâhâ'daki "وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten dankâ"âyet-i kerîmesinin ahkâmına girer. Cenâb-ı Hakk, bu âyetde "Benim zikrimden kim yüz çevirirse onun geçimini dar ederim" buyurmakdadır.
Hâfızlığın şerefi hakkında yukarıda zikredilen meşhûr hadîs-i şerîf'i bu âyet-i celîle ile birlikte mütalaa edince anlaşılıyor ki bir kişi elfâz-ı Kur`ân'a âşinâ olduğu halde ma'nâ-yı Kur`ân'a muhâlefet ederse yani Allah'ın emirlerine ittibâ etmezse, yasaklarındna kaçınmazsa, bu dünyâda da âhiretde de perîşân olacağı muhakkakdır. Diğer tarafdan elfâz-ı Kur`ân'a âşinâ olup hâl ve hareketleri de ma'nâ-yı Kur`ân'a uyuyor ise o kişi ümmetin en şereflilerinden sayılmaya lâyık olur.
Hakîkat böyle olduğu halde, karşımıza çıkan her hâfız efendi hakkında hüsn-i zan edip hürmet etmek de âdâb-ı islâmiyyedendir. Efendi Hazretlerinin bu hususdaki örnek davranışlarını bilhassa yazma gereği duydum. Daha önceki bir yazımızda da Efendi Hazretlerinin hâfızlara hürmetinden biraz bahsetmişdik. Teberrüken buraya da kaydedelim ki hâfızlığın şerefi daha da iyi anlaşılsın.