Hakîkat Deryâsına Akıl Giremez

2 Mart 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Hadis-i Şerif
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Cenâb-ı Peygamber, sallallahu aleyhi vesellem,  "Sübhâneke mâ 'arafnâke hakka ma'rifetike yâ ma'rûf" demiş. Yani "Ey ma'rûf olan Allah, seni hakkıyla bilemedik" diyor. Halbuki Bayezid-i Bestâmî, "Sübhânî mâ a'zamü şânî" diyor. Cüneyd-i Bağdâdî, "Leyse fî cübbetî sivâllah" yani "Cübbemin altında Hakk'dan gayrı yok" diyor. Bunun hikmeti şudur ki, onların kapları dardır. Kap dar olunca, biraz su konulunca, hemen taşar. Resûl-i Ekrem, nâmütenâhi bir deryâdır, O'na ne kadar tecellî olsa da doymaz ve taşmaz. Onun için, Hakk'ı bilmekdeki idrâkin aczi, Hakk'ı bilmek demekdir.
Şems-i Tebrîzî Hazretleri, Hazret-i Mevlânâ ile ilk defa karşılaştığında, O'nun irfânını ölçmek için bir soru sormuş, "Muhammed aleyhisselâm mı daha büyük, yoksa Bayezid-i Bestâmî mi?" demiş. Hazret-i Mevlânâ, "Elbette Muhammed aleyhisselâm büyükdür" deyince Şems, "Peki ama Hazret-i Peygamber, 'Ben seni hakkıyla bilemedim' diyor halbuki Bayezid, 'Benim şânım pek yücedir' diyor. Bu nasıl olur?" deyince Hazret-i Mevlânâ yukarıdaki cevâbı vermişdir. Şems, Hazret-i Mevlânâ'nın âlim olduğu kadar ârif de olduğunu bu cevâbından anlamış ve onunla hemdem olmaya işte böyle karar vermişdir.

Efendi Hazretleri, akl-ı me'âşın esrâr-ı ilâyiyyeyi idrâkden âciz olduğunu da şöyle beyân ve îzâh buyurdular : 
Bizim bildiğimiz, akl-ı me'âşa verilen şeylerdir ki, hakîkatlerin çoğu onunla anlaşılamaz. Esrârı ancak akl-ı meâd kavrayabilir, o da esrârın hepsini kavrayamaz, bir kısmını kavrayabilir. Onun için Kur`ân-ı Kerîm'e bakılırsa, bir çok âyât-ı âfâkiyye vardır. Dağ nasıl kaldırılmış, deve nasıl halkedilmiş, semâ nasıl yüceltilmiş, arz nasıl döşenmiş gibi âyetler, hep akl-ı meâşa hitâb etmekdedir. Akl-ı meâş, at gibidir, insanı denizin kenarına kadar götürür, daha ileri götüremez. Ondan sonra gemi lâzımdır, yani atla berâber gemiye binmek lâzımdır. Yoksa insan denizin kıyısında kalır, ileriye gidemez.
Efendi Hazretleri, insanın, Cenâb-ı Hakk'ı idrâk edemeyişinin hikmetini de şu ârifâne nükte ile beyân ederlerdi :
Küçük balıklar, büyük balığa demişler ki, "Yâhu deniz varmış, deniz nerededir". Büyük balık, küçük balıklara demiş ki, "Denizi görebilmemiz için denizden hâriç bir yere çıkmamız lâzım, denizi ancak oradan görebiliriz, içindeyken görülmez".
Hakîkatin ma'nâsın şerh ile bilmediler
Erenler bu dirliği riyâ dirilmediler
Hakîkat bir denizdir şerî'atdır gemisi
Çoklar gemiden çıkup denize dalmadılar

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön