Hakk Erlerini Tanımak Çok Güçdür

14 Temmuz 2021 tarihinde yayınlanmıştır.

Ehlullah
Sultan Veled Hazretleri İbtidânâmesinde buyuruyorlar ki :
Allahu Teâlâ'yı tanımak, erenleri tanımakdan daha kolaydır. Çünkü Allah, güneşden de ayândır. Her şahıs hüneriyle ve san'atıyla bilinir, tanınır. Cümle âlemin Allah'ın sanatı olduğu da bellidir. Bu nasıl gizli olabilir ki? Hattâ yetmiş iki millet de O'nun Allahlığını ikrâr eder. Ne var ki erenleri tanımak çok güçdür çünkü onların san'atları ve hünerleri de kendileri gibi gizlidir. "Benim velîlerim kubbelerim altındadır, onları benden başka kimse bilemez" hadîs-i kudsîsi buna işâretdir. 
Gönül ehli, balçıkdan karılmış bedendedirler ama onları bulmak, pek büyük, pek zor bir işdir. Mûsâ Kelîm, Hızır'ı aşkla aramadı mı? Zamânın pâdişahı olduğu halde Muhammed aleyhisselâm, Hakk kokusunu tâ Yemen'den almadı mı? Yemen'den Karen'li pâdişahın cân kokusu gönlüne erişince onu göreyim demedi mi? Gene O, "Âh ne kadar da özlüyorum onları, beni kardeşlerime ulaştır" derdi. Ashâb-ı Suffa'nın yanına gitdi mi, gönül sırrını onların kulaklarına söylerdi. Çünkü onlar sırra mahremdiler, hepsinin de ezelden gözleri açıkdı. Onlardan şaşılacak sırlar duyar, bu yüzden de hoş bir hâle gelirdi. Onların sözlerinden, şarapsız sarhoş olur, gölgesiz, apaçık bir güneş kesilirdi. Haberde vardır, varlığı yaratıp tedbîr eden Allah, cömertliğinden ve lutfundan buyurdu ki : "Erenler, kubbelerimin altındadır, ne kadın ne erkek, hiç kimse onları göremez, ne kadar arayıp tarasa, kıvranıp dursa da benden başka hiç kimse onları tanıyamaz, Çünkü onlar, burada gurbete düşmüşlerdir ama benim nûrumdan doğmuşlardır. Nûru, nûrdan başkası ne vakit ve nasıl görebilir? Şeytan'ın gözü, huriyi nasıl görür? Bir cinsden olanı bilmek için o cinsden olmak gerek. Yazandan başkası, yazılanı nasıl okur? Gizli âlemde de, açık âlemde de dostlar, erenler, cândır. O yüzden de cân gibi halkdan gizlidirler. Erenler, çalışmakla görülemezler. Meğer ki onlar, kendilerini göstersinler. Kerem ederler de yüzlerini gösterirlerse sözleriyle cehennem bile cennet kesilir, Böylesine devlet kime nasîb olur ki sarayda padişahla beraber otursun, öyle bir padişahla diz dize otursun da bir sofrada, aynı tasdan yemek yesin.
Hani Mustafâ ile Sıddîk'ın mağarada bulunmaları, birbirlerinin kulaklarına sır söylemeleri gibi. Hani ağyardan çekilip ikisi de mağaraya gitmişdi de Settâr Allah onları ağyardan gizlemişdi ya. Gözcüsü, bekçisi Allah olan kişi, hiç bir suretde zahmete düşmez, eziyet çekmez, zamanın fitnesinden emîn olur. Ona ne tehlike vardır, ne korku. Bunu böyle bil. Hattâ onun yüzünden, ona uyanların da iki dünyâda ne korkusu kalır, ne emâna kavuşma kaygısı. Çünkü o kul da padişahın ahlâkıyla ahlâklanmışdır. Allah gibi, kendisine uyanı, alır götürür yâhud tutar getirir. Kimi zaman öldürür, kimi zaman diriltir, kimini pâdişah eder, kimini kul köle. Kimi de çağırır, tapısına alırsa göklerin üstüne çıkarır, kimi de sürerse, o, yerin dibinde kalır. Onun her yapdığı iş doğrudur, güzeldir. Onun eğri işi de doğrudur, yerindedir çünkü eğriyi doğru gibi düzüp koşandır o. Kimi çeker alırsa, diriltir. Onun buyruğuyla köhne kilim atlas kesilir. Cehennem onun buyruğuyla cennet olur, diken, gül bahçesi hâline gelir. 
Erenler, gizli defînelerdir, onlarla düşüp kalkana ne mutlu! Yakın, yakınlarına kavuşmayı arar. Herkes nereden görecek onları? Kardeş! Erlere kul ol, köle kesil onlara, felek gibi onların çevresinde dön. İbâdetin özü onlara kulluk etmekdir. Kim onların yüzlerini gördüyse murâda erişmişdir. Bazısı da yıkık yapısı onarılır ümîdiyle sevinir durur. Gerçeği bilmeden yola düşer, yürür. Hâli, kimi zaman iyi olur, kimi zaman kötü. Hakk erinin nazarı düşmemişdir ona. Kör gönlünün iki cân gözü açılmamışdır. Hakk erinin nazarı, insana gerçek îmân bağışlar, nefse anlayış, akıl-fikir ve dîn ihsân eder. Onun ışığının vuruşunu kabullen de öylece dur, kazma gibi her ağacın dibini kazmaya kalkışma. Her bedende can defînesini arama. Allah ereninin eteğini tut da onun çevresinde dön dolaş, Çünkü onu, gene onun nûruyla görebilirsin. Ama eğer dinsizsen, dîn lezzetini alamazsın. Çünkü gözünde o nûr yok, nerden onun nûrunu göreceksin?
Aklın başında olsaydı da kulağın açılsaydı. O vakit kapalı gözün de, açılan kulağın sâyesinde açılırdı. Ama sen, ahmaklığından hep hîleye sapmakdasın. Kâmil mürşidin sırrını sen nereden anlayacaksın? Ayağın gevşek, din yolunda topalsın, değil mi ki er değilsin, kadın gibi oturadur yerinde. Değil mi ki ayağın yok, bu yolu nasıl kat edebilirsin sen? Bu yolda cömertlik, cân vermekdir, öyleyse cânını fedâ et. Yok eğer edemiyorsan herze yeme. Rind olan, başlarıyla oynayan âşıkların hepsi de avlanmakda alıcı doğan kesilmişdir. Allah aşkıyla ölen âşıklar, diriliğe ererler, cân mülküne sâhib olurlar. Ölümde diriliği gördükleri için de boyuna ölümün çevresinde dolaşıp dururlar, Hepsi de varlıklarından yok olmuşlar, mahviyyeti ve mestliği seçmişlerdir. Zâten yücelik de bu mahviyyetdedir. Varlıkda kalan kişidir yok olup giden. Tersine çakılmış nalı gör de anla. 
A uykuya dalmış kişi! Uyan! Bu dünyânın iyisi, kötüsü, hep bir rüyâdır, göze su gibi görünen bir serapdır. İnsan, iyi-kötü, diken yâhud duman, rüyada ne görürse, tabirciye söyleyince, gördüğünün tersi çıkar demez mi? Düşünde gamlıysa, bil ki sevineceksin der. Rüyada kendini ölmüş görürsen, bil ki, ömrün uzun olacak der. Gaflet uykusu da buna benzer, sonunda bütün gam, sevinç olur. Ecel günü, bu uykudan uyanınca, işin tersini görürsün. Gaflet uykusu, bu uykudan da ağırdır. O denize benzer, buysa sudan bir katre. İnsan bu uykudan bir bağırışla uyanır ama o uykudan bin bağırışla belki uyanır, belki de uyanmaz. Hiçbir kimse yokdur ki kendi varlığında, benliğinde kaldıkça Allah'a ulaşsın. Peygamberlerin bağırmakdan sesleri tükendi, sesleri taşa tesir etdi de gâfillere tesir etmedi, o bağırışlardan gâfillerin haberleri bile olmadı. Sel gibi bağırış, onlara serap göründü. Çünkü hepsi de uykuya dalmış gitmişlerdi. Erenler feryâd edip dururlar, uyuyanları Allah'a çağırırlar. Ama gaflet uykusuna dalanlar kolay kolay uyanmaz. Âh el-amân şu amân vermeyen ağır uykudan! 
Yâ Rabbi, bu zan, ne biçim bir uykudan meydana geliyor ki hiç kimse bu uykudan uyanmıyor. Bütün bu naralar, bu sesler, bu kükreyişler, hiçbir kulağa tesir etmiyor. Ömürleri sona erdi de o nefes, bir nefescik olsun onlara tesir etmedi gitdi. Ölüye bile hayat veren o nefesden cânları hiç mi hiç hayât bulmadı.
Her dü 'âlem mürtefi'dir kıymeti 'âriflerin
'Âleme şems ü kamerdir himmeti 'âriflerin
Gül-gülistânı melâhat gülleridir her zemân
'Arşdan ferşe kadardır hürmeti 'âriflerin
Listeye geri dön