Hakk İle Hakk Olmak Ne Demekdir?

13 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Muzaffer Efendi
Muzaffer Efendi Hazretleri, tasavvufda "Hakk ile Hakk olmak" tabiriyle işâret edilen mertebeye erişenlerin ahvâlini şöyle beyân buyurdular :
Mâdemki artık dervîş, Hakk ile Hakk olmuşdur, Hakk dil Hakk'ı söyler, Hakk kulak Hakk'ı işitir, Hakk göz Hakk'ı görür. Vuslata kadar bu böyle gider. 
Dervîş Hakk'ı bu âlemde iken görür dedik ama bu baş gözüyle olmaz, basîretle olur zîrâ gözler Hakk'ı görmeye tahammül edemez. Hakk kendini gösterir. Bunun tarîfi mümkün değildir. Gülü koklamak gibidir. Gülü kokladım dersin ama gülün kokusunu aslâ tarîf edemezsin.
Efendi Hazretleri bu mertebeye erenler hakkında şöyle buyuruyorlar :
Onlar, ilm-i ledünne ârif ve âgah olanlardır, insanların kâmilleridirler ki, nâkıs olanların noksanlarını bunlar tamamlarlar. Bu zevât-ı âlî-kadr, her türlü âlâyişden, gösterişden, özenişden berîdir, iki cihânın şehevâtından tamâmiyle kesilmişler, gönül evlerinden Hakk'dan gayrısını sürüp çıkarmışlar, gerçek dostu yani yâr-ı kadîmi bulmuşlar, yâr-ı bâkî ile bekâ bulmuşlardır. Onlar, daha bu fânî âlemde iken âhiretin şiddet ve dehşetini görmüşler, ölmeden önce ölmüşler, haşrı, neşri, hesâbı, kitâbı, mîzânı daha burada iken görmüşler, cezâyı ve mükâfâtı âlem-i fânîde tatmışlar, Hakk'a ermişler ve Hakk ile Hakk olmuşlardır. Onlar, kendi özlerini bilmişler ve daha bu âlemde iken cennet-i zâta ermişlerdir.
Muzaffer Efendi Hazretleri Ziynetü'l-Kulûb adlı eserinde "Tasavvufdan Gâye Nedir?" başlığı altında şöyle buyuruyorlar :
Tasavvuf mesleğine sülûkden gâye, Hakk'dan râzı olup, Hakk rızâsını arayıp bulmakdır. HAKK İLE HAKK OLMAKDIR. Bu, öyle bir hâletdir ki, lisân da lugat de bunu beyâna kâfî gelmez. Bu öyle bir hâldir ki, aklın ve fikrin mâverâsındadır. HAKK İLE HAKK OLMAK demek, bekâbillah mertebesine erişmek demekdir. Bekâbillah mertebesine erişenler, bu makâma zevk ile muttali' olurlar. Onu, başkalarına açıp söylemek isteseler bile, açıp söyleyemezler. Çünkü Hakk ile Hakk olmayı ifâde ve beyân edebilecek kâbiliyyet, beşer lisânına verilmemişdir. Meğer ki, o kimse Hakk ile mest olsun ve kelâmı kendi arzusu olmaksızın onun ağzından zuhûra gelsin. Hallâc-ı Mansûr'un "Ene'l-Hakk", Cüneyd-i Bağdâdî'nin "Leyse fî cübbetî sivallah" ve Bayezid-i Bestâmî'nin "Sübhâne mâ a'zamu şanî" demeleri  gibi. Bu kelâmlar kendi ağızlarından çıktığı halde, Hakk'ın tecellîsi ve tenezzülü ile zuhûr eylemişdir. Hakk tecellî etmeden, kendi irâdesi ile böyle bir söz söyleyen kişinin iddiâsı kendi zu'mu olur. Ona zavallı nazarıyla bakılır ve akıl noksanlığına hükmolunur. Şu da var ki, Firavun gibi, "Ben sizin yüce rabbinizim" diyenler de vardır. Bunlar, küfürlerini izhâr etmiş, îmân ve islâmdan çıkmış olurlar. 
Dilinde mâsivâdan kalmasın zerre eser Sâmî
Hakk ile hak olup vahdetde mihmân olmak istersen

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön