Hakk Vahdetine Eşyâ Burhâna Gelirler Hep

25 Ekim 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Tasavvuf

NUTK-İ ŞERÎF

Hakk vahdetine eşyâ burhâna gelirler hep
Ummân-ı hüviyyetden ekvâna gelirler hep

Kâinâtda ne varsa cümlesi Hakk'ın varlığına ve birliğine delîldir zîrâ her şeyde Allah'ın esmâsı ve sıfatı zâhir olur.

Ol mushaf-ı 'aynîye âgâh "ulu’l-elbâb"
Gördükçe bu envârı îmâna gelirler hep

Kalb gözleri açık olanlar kâinât kitâbını tıpkı Kur`ân gibi okurlar. O kitâbın âyetlerini gördükçe îmânları yakîne gelir. Sûre-i Al-i İmrân'daki نَّ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَاخْتِلاَفِ اللَّيْلِ وَالنَّهَارِ لآيَاتٍ لِّأُوْلِي الألْبَابِ لَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ âyet-i kerîmeleri bu hâkîkate işâret eder

"Summün bükmün 'umyün" fehmetmedi bu remzi
Vehm ile düşüp derde küfrâna gelirler hep

وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لاَ يَسْمَعُ إِلاَّ دُعَاء وَنِدَاء صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ âyet-i kerîmesinde beyân edildiği gibi, kalb gözleri kör, kalb kulakları sağır olanlar bu hakîkatleri anlamaz. 

Bu sûret-i hâdisden ol sırr-ı kadîm zâhir
Hüsnün düşürür derde dermâna gelirler hep

Görünen bu âlem başdan aşağı Cenâb-ı Hakk'ın tecelliyâtı ile doludur. Bu dünyâya gelen insanlar, âdeta çölde suyu uzakdan görüp ona kavuşmak için koşan susuzlar gibidir. 

İklîm-i İlâhîden mâhiyyet-i imkâna
'Aks ile fuyûz-ı Hakk a'yâna gelirler hep

Hakk'ın esmâ ve sıfatı bu mükevvenât ile açığa çıkmışdır. Kâinât yaradılmasaydı Allah'ı kim bilebilirdi ki? Nitekim bir kudsî hadîsde "Ben gizli bir hazîne idim, bilinmek istedim, kâinâtı halk ettim" buyrulmuşdur.

Her zerresi eşyânın katre yemm-i esmâdan
Ric’at ederek asla ummâna gelirler hep

Kainâtın her zerresi Allah'ın isimlerinin tecellîleridir. Bunlar tek bir denizin dalgaları gibidir.

Bu hâdis-i imkândan tathîr için istiğfâr
Tevbe-i hakîkatle gufrâna gelirler hep

Hadesden tahâret için abdest farzolduğu gibi hâdis olan bu kâinâtın bulaşığından temizlenmenin şartı da hakîkat tövbesidir yani her şeyin Hakk'dan geldiğini ve yine O'na döneceğini idrâk edebilmekdir.

İfnâ-yı te'ayyündür bil refref-i mahviyyet
Kurbet dileyen Hakk'a kurbâna gelirler hep

Hakîkat mertebesine varlıkdan geçmeden erişilmez. "Sen çıkarsan aradan kalır seni yaradan" sözü de bunu ifâde eder. Hakk'a karîb olmak yani yaklaşmak isteyen cânını kurbân etmelidir. 

Menzilgeh-i vasıldır "kavseyn" ile "ev edna"
Sâmî erişen Zât'a pinhâna gelirler hep

En yüce gâye tevhîd-i zâta ermekdir. "Fe kâne kâbe kavseyni ev ednâ" âyet-i kerîmesi bu mertebeye işâretdir. Bu mertebeye erişen kendi yok olur ama bekâ sırrını bulur.

Eş-Şeyh Abdurrahmân Sâmî Saruhânî
Kaddesallahu sırrahu'l-âlî

Listeye geri dön