Hakkı Hakk Bâtılı Bâtıl Görebilmek

9 Kasım 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Tezkiye-i Nefs
 
Resûl-i Ekrem Efendimizin ashâbına ta'lîm ettiği duâlardan biri de şudur :


Allahümme erinel hakka hakkan verzukne'ttibâ'ah ve erinel bâtıla bâtılan verzukne'ctinâbeh.
Allahım, bize hakkı hakk olarak göster ve ona uymayı nasîb eyle, bâtılı da bâtıl olarak göster ve ondan sakınmayı nasîb eyle.

Bu özlü ve şumullü duânın meâlini yazarken HAKK ve BÂTIL kelimelerini bilerek tükçeleştirmedim, olduğu gibi bırakdım. Zîrâ bunların ma'nâları o kadar şumullüdür ki birer kelime ile vereceğimiz karşılıklar pek kifâyetsiz kalacakdır. 

"ﺣﻖ Hakk" kelimesi, yerine göre doğru, yerine göre hakîkat, yerine göre de bir kimsenin hak ettiği şey ma'nâlarına gelir. Bâtıl da, bunların zıddıdır. "ﺣﻖ Hakk" aynı zamanda Cenâb-ı Hakk'ın isimlerindendir. Bütün bu ma'nâları aklımızda tutarak duâyı tekrar tekrar okursak nice derin ma'nâlara vâkıf olabiliriz. Fakîr, şimdilik o ma'nâlardan sarf-ı nazar ederek, başka bir husûs üzerinde durmak istiyorum. Önce kendimize şu soruları soralım?
İnsan, tabîatı gereği bazı kusurlarla ma'lûldür. Bunların bir kısmı beş duyu ile alâkalıdır. Meselâ durgun sudaki sopayı kırık görürüz. Halbuki sopa kırık değildir. Gözünde hiç bir hastalık olmayan, görüşü en keskin olan kişi bile böyle görür. Tıpkı bunun gibi, aklımız ve hissiyâtımız da yanılabilir. Meselâ faydalı zannettiğimiz bir çok şey aslında zararlıdır, iyi zannetiğimiz bir insan kötü çıkabilir, doğru söylediğini düşündüğümüz bir kimse belki de yalan söylemekdedir. Misâller çoğaltılabilir. Üstelik bu yanılma aklı kıt ya da bilgisiz insanlara mahsûs da değildir. Nice akıllı, nice bilgin insanlar vardır ki türlü türlü hatâlar yapar, suçlar işler, günâhlara girer.

Peki insan aklı başında ve bilgili olduğu halde nasıl olur da böyle hatâlar yapar?

İnsanın bu gibi yanılmalarına sebeb olan şey, nefs-i emmârenin bir takım sıfatlardır. Bu sıfatlar, aklı perdeler, fikri bulandırır, görüşü bozar ve insanı hep yanlışa sevkeder. Meselâ gadab, bu kötü sıfatlardan biridir. Hased, ucub, kibir, kîn, şehvet de diğer kötü sıfatlardan bazılarıdır. Meselâ öfkesine yenik düşen bir insan, bulunduğu makâm-mevki, sâhib olduğu bilgi ve akıl ne olursa olsun, sonradan pişmân olacağı bir çok hatâlar yapar. Hased, kîn, şehvet de böyledir. Bunlara yenik düşen insan verdiği kararlarda, yaptığı tercîhlerde hep yanlışa düşer. Bu yanlışların bazıları sâdece günâh bazıları da hem günâh hem de kânûnen suçdur. Bu hatâların bir kısmı Allah'a karşı işlenen suçlardır, bir kısmı da kul hakkına girer. 

Nefs-i emmârenin kötü sıfatları hak ve hakîkati görmemize mâni' olduğuna göre, insanın yapması gereken ilk iş, bunlardan en kısa zamanda kurtulmakdır. Bunun yolu da nefsi terbiye ve tezkiye etmekdir. Bu da Cenâb-ı Hakk'ın yardımı olmadan olmaz. İşte Resûl-i Ekrem Efendimizin, bu duâyı ashâbına ta'lîm etmesinin hikmeti budur.

Bu sekiz şeydir belâ-yı ehl-i dünyâ bil yakîn
Hırs u şehvet fahr u ziynet lu'b u gaflet kibr ü kîn
Listeye geri dön