Hakk'ı Halkda Görmek Ne Demekdir?
6 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır.
Cenâb-ı Hakk, zâtı itibarıyla, gaybu'l-guyûb olduğu için, künh-i zât-ı ilâhîyyeyi hiç kimse bilemez. Resûl-i Ekrem Efendimizin, "Sübhâneke mâ 'arafnâke hakka ma'rifetike ya ma'rûf" buyurması buna işâretdir. Zâtullahı idrâk mümkün olmadığı için Cenâb-ı Hakk kullarına kendisini ef'âliyle, sıfâtıyla ve esmâsıyla bildirmişdir. Bu yüzden de İslâm akâidinde Cenâb-ı Hakk'ın bilinmesi mes'elesinde "Allah, esmâsıyla ma'lûm, ef'âliyle meşhûddur" denilir. Yani Cenâb-ı Hakk, önce esmâsıyla bilinir. Zâten insan, her şeyi önce ismiyle öğrenir. Nitekim müsemmâya da hep isimden gidilir.
Cenâb-ı Hakk'ın esmâsını bilmenin de üç mertebesi vardır. Birincisi esmânın elfâzını bilmek, ikincisi ma'nâsını bilmek, üçüncüsü hakîkatini bilmekdir. Esmânın elfâzını öğrenmek, hattâ ezberlemek hiç de zor değildir. Okuma yazma bilmeyenler de esmâ-yı ilâhîyi kolayca öğrenebilirler. Esmânın elfâzını öğrenen insan, biraz daha gayret ederse, esmânın ma'nâsını da öğrenebilir. Bu da çok zor değildir. Kitaplardan okunabilir, sohbetlerden dinlenebilir. Asıl mes'ele esmânın hakîkatini öğrenmekdir. Meselâ Cenâb-ı Hakk'ın "Rahmân" ismini hepimiz biliriz, bazılarımız bunun ma'nâsını da bilir ama pek azımız bunun hakîkatinden haberdârdır.
Esmâ tecellîsi kâinâtın her yerinde ve her an zâhirdir zîrâ kâinâtda ne varsa hepsi de esmâ-yı ilâhînin tecellîleridir. "Eşyâ, esmânın tecessüm etmiş hâlidir" de diyebiliriz. Tabii eşyâdaki esmâyı herkes müşâhede edemez. Görmeye göz lâzımdır. Bunun da misâli, elimizle tuttuğumuz, gözümüzle gördüğümüz maddelerin aslından ve hakîkatinden ekseriyâ bî-haber oluşumuzdur. Meselâ suyu elimize alırız, görürüz, kullanırız, abdest alırız, içeriz ama suyun hidrojen ve oksijen atomlarından müteşekkil olduğunu farketmeyiz, H2O moleküllerini görmeyiz. Suyun hakîkatine vâkıf olabilmek için kimyâ ilmini tahsîl etmek gerekir. Kimyâ ilmini tahsîl etmeninin de dereceleri vardır. Kimyâyı ortaokul seviyesinde öğrenen bir kimse ile doktora seviyesinde öğrenen kişi bir olmaz. Su moleküllerinin ve bu molekülü oluşturan elementlerin özelliklerini ve bunların birbiriyle alâkasını bilmek için kimyâ ilminde derinleşmek lâzımdır.
İşte tıpkı bunun gibi, eşyâdaki esmâ-yı ilâhîyi görebilmek de iyi bir tahsîle bağlıdır. Fakat bu tahsîl diğer tahsîllere pek benzemez, bu iş okumakla, yazmakla olmaz. Bu tahsîl, tezkiye nefs ve tasfiye-i kalb ile olur zîrâ hakîkatler ancak kalbin tasfiyesi ile ayân olur. Hakîkatler aslında hep ayândır fakat kalb gözü kör olan ya da kalb aynası paslı olanlar onları göremez. Tezkiye nefs ve tasfiye kalb ederek, kalb gözünü açanlar ve kalb aynasını parlatanlar, daha önce göremedikleri hakîkatleri görmeye başlarlar. Hattâ o hâle gelirler ki, her neye baksalar o bakdıkları şeyde Hakk'ın esmâsını ve sıfâtını görürler. İşte Hakk'ı halkda görmek demek bu demekdir. Bu sözde "halk"dan maksad, cümle mahlûkât-ı ilâhiyyedir.
Mir'ât-ı kalbe kıl nazar cânân cemâlin gösterir
Listeye geri dön