8 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İlle îmân! Allah'ın hakkıdır, Allah'ı tevhîd etmek. Allah'ı şerikden berî kılacaksın. Allah'ı noksan sıfatdan münezzeh, kemâl sıfatlarıyla muttasıf bileceksin. Rabbü'l-âlemîn'e hüsn-i zan edeceksin. Allah'ı seveceksin. Allah'dan korkacaksın. Hattâ şöyle korkacaksın ki, "Eğer Rabbim bana kulum demezse benim hâlim nice olur". Bu korku kalbine gelsin. Eğer İbrâhim gibi halîl olursan, İbrâhim'in nûru nâr-ı Nemrud'u söndürdüğü gibi, senin de nÛrun nâr-ı cahîmi söndürür. Allah'a halîliyyet yap yani dostluk yap Allah'a. Her şeyini Allah için yap, gösteriş için yapma, kullar desin diye yapma sakın ha! Allah için yap, Allah bilsin, sana kâfî gelir o. Kuluna Allah kâfîdir, Celle Celâluhû Hazretleri.
Hâlis bir îmân, temiz bir îmân, Resûl-i Ekrem'in talîm etdiği gibi. Biliyorsunuz îmân da kısım kısım. İslâmı var, îmânı var, ihsânı var. Her ef'âl ü harekâtında Rabbinin seni gördüğünü bileceksin, sen Rabbini görmesen de. Halbuki nereye dönersen Allah'a dönüyorsun. "فَاَيْنَمَا تُوَلُّوا فَثَمَّ وَجْهُ اللّٰهِۜ fe eynemâ tüvellû fe semme vechullah". Nereye dönsen, Allah'ın cemâline dönersin. Hakk Teâlâ gözsüzlere pünhândır. Kalb gözü kör olanlar göremezler Hakk'ı. Her yerde Hakk, her yere Hakk, her şeye kâdir Hakk, hep O'nun, sen de O'nunsun, ben de O'nunum, her şey O'nun. Lâ mevcûde illâ hû. Her şey ancak O'nun emriyle halk olunmuş, O'nun isteğiyle yapılmışdır, Cenâb-ı Hakk Celle ve Tekaddes Hazretlerinin.
Şimdi size büyük bir sır tevdi edeceğim. Sakın unutmayınız, defterinize yazınız, size çok lâzım olacak. Resûl-i Ekrem'in, o Kerîm olan, Rahîm olan, güzel Allah'ın güzel Resûl'ü, Muhammed Mustafâ, taraf-ı ilâhîden îmâna müteallik ne getirdiyse, hangi maddelerse, onları lisân ile ikrâr, kalb ile tasdîkdir îmân. Fakat böyle olmasına rağmen, hepsini sen cem edemezsin, ben de edemem, o da edemez. Şöyle de, "Âmentü billah alâ murâdillah, Yâ Rabbi senin murâdın üzerine îmân etdim ve Resûlullah'ın murâdı üzerine îmân etdim, ne getirdiyse kabûl etdim ben, bilmesem de". Bilmek lâzım, bilmek lâzım ama hepsini bilemezsin. Her esrâra vâkıf olamadın, herkes olamadı. Onun için "Âmentü billah alâ murâdillah, Yâ Rabbi senin murâdın üzerine îmân etdim, Resûlullah'ın murâdı üzerine îmân etdim" diyeceksin. Bunu kulağından çıkarma, benim konuşduğum sözü. Bir kenara koy, lâzım olacak. Ama bunu böyle zâhiren söyleyip, bâtınen söylememezlik değil, lisânen ikrâr, kalbinle tasdîk et bu söylediğim sözü. "Yâ Rabbi, taraf-ı ilâhînden îmâna müteallik ne gönderdinse, senin murâdın ne ise öyle îmân etdim ben Yâ Rabbi" de. O kadar. Sana mühim bir anahtar verdim.