Halvet : Maksadı, Şartları ve Âdâbı

26 Mart 2017 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah
Arapça "Halvet ﺧﻠﻮﺕ", yalnız kalıp, tenhâ bir köşeye çekilmek demekdir. Sôfiyye lisânında ise, bir mürşidin sâliki, nefsini tezkiye etmek maksadıyla, karanlık ve dar bir mahalde, sâdece zikrullah ile meşgûl olmak üzere bir müddet bulundurmasına denir. Ekseriyetle kırk gün olan bu müddet zarfında dâimâ zikrullah ile meşgûl olmak ve dünyâ ile her türlü alâkayı mümkün mertebe keserek, kalbden mâsivâyı çıkarmak sûretiyle halvetin maksadına ulaşılmış olur. Halvetden asıl maksad, halk içinde iken dahî, sâlikin, Hakk ile berâber olduğunu bilmesini sağlamakdır.

Tehallî kıl serâ-yı hâs olan kalbi ta'allukdan
Tecellî-i Hudâ ızhâr olur sôfî bu halvetden

Halvetin delîlleri gerek Kur'ân'da gerekse Resûl-i Ekrem Efendimizin hayâtında ve sözlerinde mevcûddur. Efendimizin, henüz nübüvvetini ilân etmeden önce, sık sık Hira'da bir mağarada uzlet etmesi, halvetin pek açık bir delîli olduğu gibi Sûre-i Bakara'daki bir âyetde de, günlerinin sayısı dahî beyân edilen, Hazret-i Mûsâ'nın Tûr'daki uzleti halvetin Kur`ân-ı Kerîm'deki delîlidir.


وَإِذْ وَاعَدْنَا مُوسَى أَرْبَعِينَ لَيْلَةً
 Ve iz vâ'adnâ mûsâ erba'îne leyleten.
Ve bir vakit Mûsâ ile kırk gece için sözleşmişdik.
Sûre-i Bakara, Âyet 51

Bu âyet-i kerîmede kırk gece denildiği için ekseriyetle halvet kırk gün yapılır. Halvet tabiri yerine bazen kırkın Arapça karşılığı olan erba'în, bazen de Farsça kırk demek olan çihilin dilimize geçerken dönüşdüğü çile tabiri kullanılır. Halvet süresi ekseriyetle kırk gündür ancak aynı dervîş defalarca da halvete girebilir. Ehlullah arasında ömrü boyunca sayısız defa halvete girenler vardır.

Halvet, belli bir tarîka mahsûs değildir, bütün tarîkatlarda vardır. Halvetiyye gibi bazı tarîklerde halvete ayrı bir ehemmiyyet verilmişdir. Mevleviyyedeki bin bir günlük çile de bir nevi halvetdir. 

Halvetin sâlikde hâsıl edeceği hâli, şu hadîs-i şerîf beyân etmekdedir : 

Men ahlasa lillâhi erba'îne sabâhan zahara yenâbi'al hikmeti min kalbihî alâ lisânihî.
Kim kırk defa, Allah için ihlâs ile sabâha ererse, kalbinden lisânına hikmet pınarları açılır.

HALVET ÂDÂBI

Halvetiyyenin şubelerinden biri olan Tarîk-i Cerrâhiyyenin pîri, Muhammed Nûreddîn Cerrâhî Hazretleri, halvetin şartları ve âdâbı hakkında şöyle buyurmuşlardır : 
Ey sâlik bilesin ki, Allah'a vuslat, ancak halvet ve halkdan inkıta' ile hâsıl olur. Bu da on şart ile beyân olunur. Karanlıkça bir yerde oturmak. Dâimâ abdestli bulunmak. Kelime-i Tevhîd ile zikre müdâvim olmak. Aklını, fikrini meşgûl edecek şeylerden kurtulmak. Oruca devâm etmek. Zikrullâhdan başka kelâm etmemek. Himmet ve yardım talebiyle şeyhin kalbine murâkabe etmek. Feyz, bast, elem, rahat, sakam gibi hangi hâl içinde olursa olsun Cenâb-ı Hakk'a i‘tirâzı terketmek yani hâline râzı olmak. Gözünü mâsivâullahdan kesmek yani Allah'dan başka ne varsa kalbinden çıkarmak. Her türlü derd ve belâya sabretmek.
Halvetde şunlara da dikkat etmek lâzımdır :
  • Zikrullaha kuvvet yetiremeyecek kadar cismi zayıflatmamak şartıyla yemeği mümkün olduğu kadar azaltmak.
  • Uyurken bir yere dayanmamak ve çok az uyumak.
  • Bir ân bile gaflet etmemek şartıyla dâimâ zikrullah ile meşgûl olmak.
  • Abdest almak, abdest bozmak ve cemâat için çıkmak dışında halvetden hiç çıkmamak.
HALVETHÂNE

Halvete girilen yere halvethâne yâhud çilehâne denir. Bu yer bir tekkenin içinde olabileceği gibi bambaşka bir mahalde de olabilirdi. Mühim olan halvete girilecek olan yerin, karanlık, dar, sessiz bir yer olmasıdır. Bilinen halvethâneler o derece dar yerlerdir ki, insan ayağını uzatarak yatamaz. Tavanı da çok basık olur halvethânelerin. Âdetâ bir kabir gibidir.  

Halvethânede pek bir eşyâ bulundurulmaz hattâ Mushaf-ı Şerîf, tesbîh gibi şeyler bile konulmaz halvethânelere ama halvetnişîn olan dervîşin işini kolaylaşdırmak için bazı âletler kullaılmışdır. Meselâ dayanak olarak kullanılan bir âlet vardır ki adına müttekâ yâhud muîn denir. Koltuk değneğine benzer. Sâlik bunu diz çökerek otururken koltuk altına dayar ki uykusu gelince devrilmesin. Zaman zaman alnına da dayayabilir. Bir de halvet kolanı yâhud çile kolanı tabir edilen kayış vardır ki bu da yine uykuya mâni olmak için kuşanılır. Kayışın bir ucu tavana bağlanır, diğer ucu sâlikin boynuna dolanır. Başı düşecek gibi olursa, kayış mâni olur.

HALVET USÛLÜ
  • Halvetin ilk şartı, bir mürşidin izni ile ve gözetimi altında yapılmasıdır. "Dur ben de bir halvete gireyim" diyerek halvete girilmez. Kimin ne zaman halvete gireceğine mürşid karar verir. 
  • Halvethâneye Kur`ân-ı Kerîm ve tesbîh gibi şeyler konmaz. Saat vesâir kıymetli eşyâlar da konmaz. Ancak yatmak için bir post ve bir örtü ve bir yastık ve bir mendil bulundurulabilir.
  • Eğer halvethâneden vakit namazları için imâma iktidâ etme imkânı yoksa, halvetnîşin olan dervîş, yüzüne bir örtü örterek halvethâneden çıkar ve namaz kılınan mescide gider. Farzları bu şekilde edâ eder. Sünnet namazları yani işrâk, duhâ, evvâbîn, teheccüd ve tesbîh namazlarını ise halvethânede kılar. Teheccüdü yüz rekata kadar kılmaya gayret eder.
  • Halvetnişîn olan dervîş, abdest tâzelemek için her dışarı çıktığında yüzünü bir örtü ile örter. 
  • Halvetnişîn her gün oruçlu olduğundan akşam ezânı okunduğunda orucunu açar, sonra akşam namazını kılar, sonra da az mikdarda yemek yer. Yemekden sonra halvethâneden dışarıya çıkıp, yalnız başına bir müddet oturabilir ve çay kahve gibi şeylere tiryâkîliği varsa bir mikdar içebilir. Abdest tâzeleyip Yatsı ile tekrar oruca niyetlenir ve Yatsı namazını cemâatle kıldıkdan sonra yine halvethâneye girer.
  • Halvetnişîn olan dervîşe verilecek ekmek arpa veyâ çavdar ekmeği olmalı ve yüz elli gramdan fazla olmamalıdır. Yenebilecek yemekler, pirinç, mercimek veyâ un çorbası olabilir. Her akşam zeytin, hurma ve incir gibi meyvelerden yedi adedi geçmemek şartıyla verilebilir. Her gece sahurluk olmak üzere üç yüz gram kadar bal şerbeti verilebilir. Et, balık ve sade yağ gibi hayvânî gıdâlar katiyyen verilemez. Yedi gün sonra bazan çorbası süt ile pişirilir ve bazan sıcak süt ve sütlaç gibi şeyler verilebilir. 
  • Halvetden çıkan dervîş, hayvânî gıdaları eskisi gibi yemeye birdenbire başlamaz, yavaş yavaş başlar.
Vaktiyle halvete çok ehemmiyet verilmiş fakat sonradan bu usûl terkedilmişdir. Sebeblerinden biri halvete girmeye müsâid sâlik olmamasındandır. Zîrâ halvet son derece ağır bir riyâzatdır, müddeti de uzundur. Herkes bunu kaldıramaz. Diğer bir sebebi de hayat şartlarının ağırlaşması, hayâtın kendisinin bir çileye dönüşmesidir. 

Bu yazıyı yazdıkdan sonra hiç beklemediğim bir takım yorumlar ve sorular aldım. Herhâlde halvetin ne olduğunu doğru dürüst anlatamamışım ki, pek çok kişi halvete istekli olduğunu, bunu nerede ve nasıl yapabileceğini soruyor. Hevesli arkadaşlara bir teklifim olacak. Evlerinde bir oda belirlesinler, içeri girip kapısını kilitlesinler. Pencereleri de sıkı sıkı perdelesinler. Hiç ışık da yakmasınlar. Herkese tenbih etsinler, ben meşgûlum, beni rahatsız etmeyin desinler. Şuna da dikkat etsinler, odada ne bir âlet, ne bir telefon, ne bir televizyon olacak, ne kitab, ne defter. Hiç bir şey yapmadan, yemeden, içmeden, konuşmadan, uyumadan, telefona bakmadan, film seyretmeden otursunlar. Bakalım kaç saat dayanabilecekler. Buna üç saat dayanabilen olursa, haber versin, biz onu halvete sokalım.

Nefsimi hevâdan kes kalbimi riyâdan kes
Meylimi sivâdan kes halvet yolunu göster
Listeye geri dön