Harâb Tekkeler

26 Ekim 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Eskiden tekkeler harâb yerlerdi yani kırık dökük binâlardı bunlar. Bu, kitâbî bir bilgi değil, şâhidi çok, bendeniz de bir kaç tekke gördüm bu şekilde. Nitekim sôfiyye lisânında tekkeler için harâbât tabiri kullanılmışdır, ehlullahın nutuklarında çokça çıkar karşımıza bu tabir. Eski tekke binâları son derece basit, ahşap yapılardı, içlerindeki eşyâlar da son derece basit, kıymetsiz şeylerdi. Câmiler ise ekseriyetle taş yapılardır, hepsi mimar elinden çıkmışdır, inşaatları da masraflıdır. İçleri de tezyînâtlıdır câmilerin, minberi, mihrâbı, vaaz kürsüsü filan hep özenerek yapılmışdır, sanatlıdır, müzeyyendir.

Bu harâb tekkelerden biri de sonradan çok meşhûr olan Özbekler Tekkesi'dir. Yukarıda eski hâlini görüyorsunuz bu tekkenin. Bu tekkenin müdâvimleri, hâtıralarında bu husûsa hep temas ediyorlar, tekke binâsı hakkında "üflesen yıkılacak gibiydi" diyorlar, orada yapılan harâretli zikirlere binânın nasıl dayandığına hayret etdiklerini söylüyorlar. 

Peki niçin böyleydi tekkeler, parası mı yokdu ehl-i tarîkin, imkânı mı yokdu, mimar mı bulamıyorlardı? Sebebi belli. Ehl-i tarîk olan zevât dünyâya kıymet vermezler, tezyînâta, süse püse aldırış etmezler. Zâten tarîkat-ı aliyyenin ilk düstûru terk-i dünyâdır, dünyâdan ve ehl-i dünyâdan yüz çevirmekdir.  Dünyâdan yüz çevirenler, binâ ile mi uğraşır, süsle mi uğraşır? Tekke demek, seyr u sülûk demek, seyr u sülûk demek mücâhede demek, nefs ile cihâd demek, Râhatı terk etmek demek, hiç nefsiyle cihâda kalkan kişi rahatını düşünür mü, lüks peşinde koşar mı, süsle püsle uğraşır mı?

Evet, tekkelerin zâhirleri kırık dökükdü belki ama bâtınları mamûrdu. Dışarıdan bakanlar kıymet vermezdi bu binâlara ama içine girenler, bâtınına nüfûz edenler, onların nûr ile dolu olduğunu görür, hayrân kalırdı. Bir kere girdi mi böyle bir yere bir daha çıkmak istemezdi. Her biri ilâhî feyz kaynağıydı çünkü. Zikrullah ile mamûr edilmişdi bu binâlar. 

Sonra o hâl ehli insanlar çekip gitdiler ve maalesef yerleri doldurulamadı onların. Sonradan bir moda çıkdı, tekkeleri restore etmeye başladılar. Mimarlar, mühendisler çalışdı, büyük paralar harcandı, ortaya saray yavrusu gibi binâlar çıkdı. Meselâ yukarıda bahsettiğim Özbekler Tekkesi böyle oldu. Gelin görün ki, içleri harâb. Çünkü nûr yok, huzûr yok, feyz yok bu yerlerde. Çünkü ne bir mürşid var içlerinde, ne bir dervîş. Ne Allah için yapılan zikirler, ne muhabbetullah ile atan kalbler. Öyleyse harâb bu tekkeler, hem de pek harâb.

Listeye geri dön