Hasanü'l Basrî Hazretlerinin Korkusu

29 Temmuz 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Ehlullah
"Rabbenâ lâ tuziğ kulûbenâ ba’de iz hedeytenâ
veheb lenâ min ledunke rahmeh inneke entel vehhâb"
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretlerinin, gerek ucubdan kaçınmak hakkındaki nasîhatlarında gerek îmânsız ölmekden korkmak hakkındaki vaazlarında yer verdiği şu kıssayı Envâru'l Kulûb adlı eserinden alarak sizler için yayınladık.. Şunu da hatırlatmakda fayda görüyorum ki Hasanü'l Basrî Hazreteleri, reîsü't-tâbiîn yani ashâbdan sonraki tabakanın en önde geleni olup evliyâullahın ileri gelenlerindendir. Turuk-ı aliyyenin neredeyse tamâmının silsilesi O'na dayanmakdadır.

HİKÂYE

Hasanü'l-Basrî Hazretlerinin evinin alt katında gayr-i müslim bir komşusu vardı. Birgün bu adam hastalandı. Hasanü'l-Basrî Hazretleri ziyârete gidip gitmemeyi düşündü. Gerçi komşusu kâfirdi ama komşuluk hakkı vardı. Cenâb-ı Fahr-i Risâlet Efendimiz de hasta olan gayr-i müslimleri hastalıklarında ziyâret eder ve onları münâsib bir lisânla Hak dîne davet ederdi. Nihâyet karar verdi ve hasta olan gayr-i müslim komşusunu ziyârete gitti. Adamcağız, yatağında bî-tâb yatıyor ve inliyordu. Hâlini-hatırını sorup, geçmiş olsun dedi ve sözü döndürüp dolaştırıp manevîyâta getirerek şöyle dedi :
Ey komşum! Gel, Allah'ın varlığına ve birliğine ve Resûlünün gerçekliğine şehâdet et de böylece dünyâ ve âhiretde seâdet ve selâmete er.
Komşusu, yatağında doğrulmağa çalışarak Hasanü'l-Basrî'ye şu cevâbı verdi :
Yâ İmâm! Allah, bana yardım etmeyince, benim îmânımı dilemeyince, ben kim oluyorum ki ona tâlib olabileyim, hak ve gerçek olan doğru yola nasıl gireyim?
Hakîkaten de, Allah dilemeyince, kul dileyemez. Kul, Allah'dan râzı olmayınca, Allah da kulundan râzı olmaz.

Hasanü'l-Basrî Hazretleri bu doğru sözler karşısında bir şey söyleyemedi ve sustu. Bir ara, gözü odanın bir köşesinde bir leğen bulunduğunu gördü. Kendi katından bu leğene su damlıyordu. Sordu :
- Acaba, bu leğene damlayan sular, bizim kattan mı geliyor?
- Evet
- Fesübhanallah! Peki, ne zamandan beri bu su böyle damlıyor?
- Tam otuz yıldır, senin aldığın abdestin suyu bu odaya sızıp damlamaktadır ama ne zararı var? Komşumuzsun, leğen dolunca bahçeye döküveriyoruz. Bize incineceğini düşünerek mes'eleyi size de haber vermedik.
- Şu halde bana hakkını helâl et! Eğer bunu zamanında bildirmiş ve beni uyarmış olsaydın, yıllardır sizi böyle rahatsız etmezdik. Sızan yeri tamir ettirir, sizi bu tedirginlikten kurtarırdık.
- Vallahi hatırının kırılmasından çekindim. Haber verseydik, tamir ettireceğini biliyordum. Buna rağmen, bana kırılacağından korktum. Hem de komşu olan zahmeti kendisi çeker ve komşusunu üzmez diye düşündüm. Komşu komşuya yâr olmalı, bâr olmamalıdır, değil mi ?
- Öyledir, öyledir ya... Ey ihtiyar, bana doğru söyle...Senin bu sözlerinde îmâna âşinâlık görünüyor. Senin bu ahlâkın ve tutumun, îmân sâhibi bir mü'minin ahlâkını andırıyor. Gel, tevhîd et ve rahata er, iki cihânda da azîz ol.
- Ya İmâm! Sen, asrımızın büyük âlimlerindensin. Neden bana îmânı zorla kabûl ettirmek istiyorsun? Allah, bana hidâyet kapılarını açmazsa, beni kulluğuna kabûl etmezse, bana tâlib olmazsa, ben nasıl îmâna gelebilirim?
Hasanü'l-Basrî Hazretleri, komşusunun îmân etmesinden ümîdini keserek "öyleyse bana hakkını helâl et" diyerek gitmeğe hazırlandığı sırada hasta adam, ellerini ona doğru uzatarak âdetâ yalvardı :
Gitme yâ Hasan, gitme! Yaklaş bana doğru, hakkım sana kat kat helâl olsun, sen de bana hakkını helâl et ve bana îmân telkîn eyle. Zîrâ tam şu anda hidâyet kapısı aralandı, beni de îmâna ve islâma kabûl ediyorlar. Gönlümden küfrün zulmeti kalktı, kalbim îmân ile doldu, göğsümde aşk eseri zâhir oldu, bedenimin bağları çözüldü ve bende kelime-i şehâdete isti'dâd zuhûra geldi.
Hasanü'l-Basrî, kendisine îmânı telkîn ve kelime-i şehâdeti ta'lîm için yanına yaklaştığında, hasta adam büyük bir neş'e ve sürûr içinde dedi ki :
Yâ Hasan! Sen sus! Dur ve bekle! Zîrâ, şu anda Hakk Celle ve A'lâ Hazretlerinin dergâhından bana vâsıtasız ma'rifet bâbı küşâd olundu, Rabbim bana îmân ve şehâdeti telkîn buyuruyor.
diyerek yüzünü kıbleye yöneltti ve EŞHEDÜ EN LÂ İLÂHE İLLALLAH VE EŞHEDÜ ENNE MUHAMMEDEN ABDÜHÛ VE RESÛLUHÛ, dedikten sonra ALLAH ALLAH sayhaları ile canını Hakk'a teslîm etti.

Ey hak yolcusu!

Olmaz, olmaz deme! Olmaz, olmaz! Bu zâtın, îmâna nâil olmasına güzel ahlâklı olması sebeb olmuşdur. Hasanü'l-Basrî Hazretleri gibi bir zât-ı akdesin hürmet ve himmetiyle son nefesinde şeref-i îmân ile müşerref olmuşdur. Şu halde, güzel ahlak nasıl ki insanın îmânına sebeb oluyorsa, çirkin ve kötü ahlak da maâzallah îmânsızlığa sebeb olabilir.

Hasanü'l-Basrî Hazretleri, bu hâli görünce ağlayarak başına topraklar saçtı, saçını ve sakalını yoldu, üstünü-başını parçaladı. Kendisine, bu hâlinin sebebini sorduklarında, olup bitenleri bütün tafsîlât ve teferruâtı ile herkese anlatınca dediler ki :
Yâ İmâm! Bu ağlanacak hâl değil, belki sevinilecek bir hâldir. Senin himmetinle bir zât îmâna geldi. Neden Rabbine şükretmiyorsun?
Hasanü'l-Basrî Hazretleri şu cevâbı verdi :
Siz bir âlemde, ben ise başka bir âlemdeyim! Siz bir düşüncede, ben ise bambaşka bir düşüncedeyim! Siz, benim hâlimi ve neden ağladığımı bilemezsiniz. Bu zât, seksen yıl küfür yolunu tuttuğu ve Hakk'dan bîgâne kaldığı halde, son nefesinde kendisine hidâyet kapısı açıldı, başına kulluk tâcı konuldu ve vâsıtasız îmân nasîb oldu ve cennât-ı âliyâta yol buldu. Ben ise, seksen yıldır elhamdülillah îmân yolundayım ama son nefesimde hâlimin ne olacağını bilemem? Eğer son nefesimde hidâyet kapısını yüzüme kapatırlarsa, beni islâmdan reddederek şakîlerden kılarlarsa, seksen yıldır tevhîd ile açılıp kapanan çenem îmânsız kapanırsa hâlim nice olur diye ağlıyorum. O zâtın âkıbetine değil, kendi nefsim için gözyaşları döküyorum.
Çağla dervîş Yûnus çağla
Sen özünü Hakk'a bağla
Ağlar isen başına ağla
Elden vefâ yoğa benzer
Listeye geri dön