Hasenâtü'l-Ebrâr Seyyiâtü'l-Mukarrabîn

20 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Hikmet
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri bu meseleyi îzâh için, büyük velî Bayezid Bistâmî Hazretlerinin şu hâtırâsını misâl olarak vermişlerdi. Bayezid-i Bistâmî Kuddise Sırruh Hazretleri buyurmuşlar ki :
Ben, bir cenâzede idim. Güzel yüzlü, âbid ve zâhid bir zât, o cenâzede hazır bulunuyordu. Bu zât, elinde keşkülü dilenmeye başladı. Bu zâta dilenciliği yakıştıramayıp, kendi kendime "Ne olurdu, bu zât dilenmese idi" dedim. o gece rüyamda, o zâtı ölmüş olduğu halde getirdiler, beni bu zâtın etinden yemeğe zorladılar. Ben, "Hiç insan eti yenir mi? Ben bunu yapamam" dediğimde, "Sen bugün bu zâtın etini yedin ya" dediler. Halbuki ben, o zâtın dilenciliğinden kimseye bahsetmemişdim. Yalnızca güzel ve nûrlu bir yüze sâhib olan birisine bu hareketi yakıştı­ramamış ve kendi kendime düşünmüş idim.
Efendi Hazretleri buyurdular ki :
Evliyaullah böyle şeyleri düşünseler bile onlara günâh yazılır. Sıradan insanlar ancak içinden geçeni söyler de gıybet ederse günâha girmiş olur. İşte "hasenâtü'l-ebrâr seyyiâtü'l-mukarrabîn" bu demekdir.
Buna daha birçok misâller verilebilir. Meselâ sıradan bir müslüman teheccüd namâzına kalkmasa bu yüzden kimse onu kınayamaz ancak bir Allah dostu teheccüde kalkmasa bu onun için günâh mesâbesindedir.

Efendi Hazretlerinin bu hususda verdiği diğer bir misâl de şudur :
Yûsuf aleyhisselam, zindandan çıkabilmek için âzâd olan bir mahkûmdan ricâda bulunmuşdu. Allah o adama Yûsuf aleyhisselamın ricasını unutturdu ve Hazret-i Yusuf yedi yıl daha zindanda kaldı. Bunun hikmeti şudur ki, bu mertebede bulunan bir insan ne isteyecekse sâdece Allah'dan istemelidir. Allah'a tevekkül etmez de kullardan isterse sanki bir suç işlemiş gibi cezâya çarptırılır. Sıradan bir insanın yapmasında hiçbir mahzur olmayan hattâ belki de hasene hükmünde olan böyle bir fiil Allah'a yakın olan bir zâtdan zuhûr ederse, sanki bir günah ve seyyie imiş gibi karşılık görür.
www.muzafferozak.com
Listeye geri dön