Hastaları Okuyarak İyileştirmenin Sırrı

22 Şubat 2023 tarihinde yayınlanmıştır.

Şifa

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Kim ki Allah'a itimad eder, Allah'ı sever, Allah onun hiç bir müşkilâtını bırakmaz. Hasta olduğu vakitde Allah ona şifâ verir. Acıkdığı vakitde doyurur. Müşkilât çıkarsa müşkilâtını halleder. Her şey Allah'ın kudretindedir, öyle değil mi?

İbrahim'i Nemrud ateşe atdı, Allah ateşi gülzâr eyledi. Dostlarına öyle yapıyor. İbrahim Peygamber Allah için oğlunu kesmeye kalkdı, bıçak eti kesmedi. Kesmez mi bıçak eti? Kesmedi. Kızdı İbrahim Peygamber, bıçağı taşa vurdu, taşı kesiyor, eti kesmiyor. "Nasıl olur?" dedi, "taşı kesiyor, eti kesmiyor?" dedi, "bıçak bu" dedi. Kendisi konuşuyor böyle. Bıçak dedi ki İbrahim Peygamber'e, "Yâ İbrahim, sen kes diyorsun, Allah kesme diyor, ben nasıl keserim" dedi. Allah bize göstermek için yapdı bunu.

Onun için bütün hastalıklarda Cenâb-ı Hakk'a itimad ederek, hastayı okumalı. İyi olur, şifâsını verir Allah. Ama inanarak, Allah'ı severek, Allah'a teslîm olarak okumalı. Çünkü hastalığı veren O, şifâsını veren gene O'dur. İlaç da, doktor da, şeyh de, onların hepsi sebebdir, müsebbib-i hakîkî Allah'dır. Sen hastalığının sebebini ister ara, ister arama, o ayrı saha, benim saham değil o, doktorun işi o. Hastalığın sebebini ister ara, ister arama. Ama gönül Allah'lı olursa her şey yerine ikmâl olur. Bir musibet verirse Allah, Allah diyen adama, sabrını da verir. Bir hastalık verirse, dilerse şifâsını da verir. İster maddî hastalık olsun, ister manevî hastalık olsun, her ikisi de, Cenâb-ı Hakk'ın irâdesindedir, isteğindedir. Allah dilerse her derde çâre verir. İki şeye çâre yokdur. Bunlara ne şeyh çâre bulur, ne peygamber çâre bulur, ne doktor çâre bulur, ne ilâç. İki şeye çâre yok. Biri ölüm, birisi ihtiyarlık. 

Efendi Hazretleri hastaları okuyarak iyi etmenin bir takım şartları olduğunu, bunların başında da helâl lokma olduğunu söylerlerdi. Malûm ya, yediği helâl olmayan kişinin duâsı kabûl olmaz, reddolunur. İkincisi bu işin kitâblardan öğrenmekle olmayacağını, ancak el almakla yani manevî izinle yapılabileceğini söylerlerdi. Bir sohbetlerinde bu husûsu şöyle beyân etmişlerdi :

Bu ilimle filan değil. Bu, el vermekledir bizde. Manevî olarak el verir şeyhi ve o ocak olur. Kitablarda yazılıdır bunlar, havas kitâblarında filan. Ama yaparsın olmaz, mutlakâ izinli olacak. Şeyh "Ben sana izin verdim" diyecek. Meselâ ben birisini halîfe yapdığım vakitde diyeceğim ki ona, "Ben Hazret-i Muhammed'den aldığım Nefes-i Muhamediyyeyi sana veriyorum" diyeceğim ben ona ve vereceğim, o vakit olur. Yoksa izin olmayınca olmaz. İlmen tarîf olmaz bu. Bu, manevî bir alışverişdir. 

Bu izin de iki türlü alınabilir. Ya Efendi Hazretleri gibi bir zâta bende olup, onun tensîbiyle. Yâhud da bu işe lâyık olup, rüyâsında bir veliyyullahın kendisine talîm etmesiyle. Yani rüyâ yoluyla.

Efendi Hazretleri hastaları okuyarak iyileştirmek husûsunda buyurdular ki :

Bu iş ilimle değil, bilgiyle milgiyle değil. Bu, Allahu Teâlâ'nın bir sırrıdır, kime nasîb ederse, nefesine onun Allah iksir veriyor, tesir veriyor, iyi ediyor. Hocalıkla, müftülükle alâkası yok bu işin. Kitaba bakarak da değil. Allahu Teâlâ dilerse bununla şifâ veriyor, dilemezse geçmez. En büyük doktora gidersin hastalığın geçmez, bir kocakarı bir şey yapar, geçer. 

Geçen bir hocaefendi anlattı, kızını götürmüş hocaya. "Âyetleri yanlış okuyor" diyor. "Ne mahrec var ne hurufât, üstünü ötre, ötreyi üstün okuyor" diyor. "Hastalık geçiyor, mecnûnu iyi ediyor" diyor. "Ben hocayım" diyor, "kurrâyım" diyor, "ben okuyorum olmuyor" diyor. "Yalan yanlış okuyor" diyor. Bu iş böyle. 

Bizim Bekir Hâki Efendi, İstanbul Müftüsü, o anlatdı. "Ramazan'da bir yere gitdim, vaaz etdim, vaazda üfürükçülerin aleyhinde konuşdum, dînde böyle şey yokdur, inanmayın böyle şeylere filan dedim. Meğer orada bir uhruççu varmış. Terâvihi kıldık yattık" diyor. "Sahura kalkacağız, bir de bakdım yatakda donup kaldım. Bir tek gözümü oynatabiliyorum. O uhruççuyu çağırdılar. Geldi, okudu, kaldırdı beni. Sonra kulağıma eğildi, 'Haydi istersen çık kürsüye gene söyle uhruç muhruç diye bir şey yokdur' de".

www.muzafferozak.com

Listeye geri dön