17 Mart 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
İnsanın ihtiyacı olan şeyleri sıralamaya tâbi tutsak, en başa neyi koymak gerekir? Soruyu şöyle de sorabiliriz. İnsanın yaşaması için en gerekli olan şey nedir? Yani onsuz yapamayacağımız şey. Havadır değil mi? Havasız kaç saniye durabiliriz bir düşünün. İnsan günlerce susuz kalabilir, aç da kalabilir ama havasız yaşayamaz. Ne var ki, biz bu nimetin pek farkında değilizdir. Çünkü havayı gözümüzle görmeyiz, nefesi de bilinçsizce alıp veririz.
Havadaki oksijen akciğerlerimiz vâsıtasıyla kanımıza karışır ve kan vâsıtasıyla bütün vücûda yayılır. Bütün vücûd derken, her bir hücreyi kasd ediyorum. İnsan bedeninde trilyonlarla hücre olduğu düşünülürse, teneffüs edilen havanın ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşılır.
Peki soluduğumuz hava kirli ise ne olacak? Bunu hiç düşündünüz mü? Bugün maalesef insanların pek azı temiz hava alabilmekdedir. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, dünya nüfusunun büyük bir kısmı kirli hattâ çok kirli havaya marûz kalmakdadır. Geçen gün açıklanan bir rapora göre, dünyâda havası temiz olan yalnız altı ülke kalmış. Avustralya, Estonya, Finlandiya, Grenada, İzlanda ve Yeni Zelanda. Dikkat ederseniz bunlar hem nüfusları az hem de nüfus yoğunlukları düşük olan ülkeler. Aynı raporda İstanbul havası en kirli 9. şehir çıkmış. İstanbul'dan daha kirli olan şehirlerin ikisi Çin'de, üçü Hindistan'da, biri Pakistan'da, biri Bangladeş'de, biri de Tayland'da. Havası en temiz olan on şehirin dağılımı ise şöyle : Üçü Amerika'da, biri Kanada'da, biri Almanya'da, biri İtalya'da, biri Belçika'da, biri Finlandiya'da, ikisi Avsuturalya'da ki bunlardan biri hava temizliğinde birinci olan Melbourne.
Medenî ülkelerde hava durumuna ilâveten bir de hava kalitesi raporları yayınlanmakdadır. Halk bu konuda nisbeten bilinçlidir ve idâreciler üzerinde baskı kurmakdadır. Meselâ geçenlerde Hollanda'da büyük bir gösteri yapıldı ve fosil yakıtların yasaklanması yâhud kısıtlanması için talebde bulundu halk. Tabii bizim gibi ülkelerde hava kalitesi pek kimsenin umurunda değil maalesef. Bu yüzden de ne ciddî bir raporlama ne de bu raporların ciddiye alınması sözkonusu. Hiç bir kamu kuruluşunun hava temizliği ile ilgili bir hedefi yok maalesef.
Havayı kirliliği ekseriya beş başlık altında takîb edilmekdedir. Havadaki partikül miktarı, karbon monoksit, kükürt dioksit, azot dioksit ve ozon. Bunları beş çeşit zehir gibi de düşünebilirsiniz. Bunlar belli sınırları aşarsa, insan sağlığı için ciddî tehdid oluşmuş demekdir. Bugün pek çok yerde bu değerlerin belirlenen sınırların çok çok üzerinde olduğunu biliyoruz. Neden? Çünkü fabrika bacaları, egzoz dumanları, yakılan çöpler ve tarım atıkları ve daha bir çok şey havayı kirletmekdedir. Meselâ araç lastiklerinden sürtünme yoluyla kopan mikron düzeyindeki parçacıklar da, fren balatalarından çıkan minik partiküller de hep havaya karışmakdadır.
Bir insan günde yaklaşık yirmi bin defa nefes alır. Her nefesde yaklaşık yarım litre hava girer ciğerlerine. Bu da demekdir ki bir günde yaklaşık on bin litre hava solur. Şimdi bir düşünün. Aylarca hattâ yıllarca kirli havaya marûz kalan bir insan, nasıl hasta olmasın. Buna imkân var mıdır? Bugün gördüğümüz hastalıkların pek çoğu kirli havadan kaynaklanmakdadır. Ne var ki bu hastalıklar bir günde ortaya çıkmadığı için halk gaflet içindedir, farkında bile değildir bu hastalıkların soluduğu kirli havadan kaynaklandığının. En basit şeyleri önemseyen, en lüzumsuz şeylere kıymet veren insanlar, kendi sağlıkları için hayâtî önemde olan havaya hiç dikkat etmiyorlar. Bunun da bedelini çok ağır ödüyorlar.