28 Ocak 2024 tarihinde yayınlanmıştır.
Onuncu asır ricâlinden büyük bir velî var, Hayrü'n-Nessâc diye meşhûr olmuş bu zât. Nessâc dokumacı demek ama bu zâtın dokumacılıkla bir alâkası yok. Birisi merâk edip bunun sebebini sorunca Hazret buyurmuş ki :
Ben Allah'a söz vermişdim, hiç tâze hurma yemeyeceğim diye. Bir gün canım o kadar çok tâze hurma çekdi ki biraz hurma aldım, içinden bir tânesini yedim. Sen misin yiyen. Bir de ne göreyim, adamın biri bana dik dik bakıyor. Sonra bana dedi ki, "Ey Hayr! Ey Kaçkın!" Meğer adamın Hayr adında bir kölesi varmış, kaçmış gitmiş. Beni ona benzetdi. Orada bulunanlar da onu desteklediler, "İşte bak bu senin kölen Hayr" dediler. Ben dondum kaldım ama bu işin başıma niçin geldiğini de anladım, hatamı bildim. Onun için sesimi çıkarmadım. Adam beni aldı bez dokuyan kölelerinin çalışdığı yere götürdü. Ve dedi ki, "Ey kötü huylu köle! Sâhibinden kaçarsın hâ! Haydi bakalım git işinin başına otur, önceden yapdığını yapmaya devâm et". Tezgah başına geçdim, bez dokumaya başladım. Sanki yıllardır o işi yapıyormuşum gibi çalışmaya başladım. Orada dört ay kaldım, dokumacılık yapdım. En-nihâyet bir gece mescide vardım, şu niyâzda bulundum : "Yâ Rabbi hâlim sana malûm, bir daha sözümden dönmeyeceğim, beni buradan kurtar". Sabah olduğunda, o kaçan köleye benzemiyordum artık, çünkü asıl sûretime dönmüşdüm. İşin sâhibi gelip de beni başka bir sûretde görünce, beni yanına çağırdı, "Ben yanılmışım, sen benim kölem değilsin, kusûruma bakma, hakkını helâl et" dedi ve beni serbest bırakdı.