20 Ağustos 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Allah bize ve sana yardım etsin, bilmelisin ki, hayvanlar, ümmetlerden bir ümmetdir. Bütün mahlûkâtda olduğu gibi, onların da kendilerine mahsûs tesbîhleri ve namazları vardır. Onların tesbîhleri, yaratıcılarının tenzîhi hakkındaki bilgileridir. "لَيْسَ كَمِثْلِه۪ شَيْءٌۚ " âyetinden onların da bir nasîbleri vardır. Hayvanların namazlarına gelince, onların da Hakk ile münâcâtları vardır. Allahu Teâlâ şöyle buyurur : "اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يُسَبِّحُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالطَّيْرُ صَٓافَّاتٍۜ كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْب۪يحَهُۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ". Saf saf duran kuşlardan her biri namazını ve tesbîhini bilmişdir. Başka bir âyetde, "وَاَوْحٰى رَبُّكَ اِلَى النَّحْلِ اَنِ اتَّخِذ۪ي مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا وَمِنَ الشَّجَرِ وَمِمَّا يَعْرِشُونَۙ ثُمَّ كُل۪ي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُك۪ي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلً" buyrulmuşdur. Allah bal arısına, "dağlarda evler edin, bütün meyvelerden ye ve Rabbinin yollarını takîb et" diye vahyetmişdir. Bu yollar, Allah'ın arılar için belirlediği ve zelîl bir şekilde kendisini takîb edecekleri yollardır.
Mahlûkâtdan her birinin kendine mahsûs bir lisânı vardır ki, onu kendilerine öğreten Allah'dır. Allah'ın o lisânı anlamak üzere kendilerine keşif verdiği kimseler de onların konuşmasını duyarlar, lisânını anlarlar. Ancak akıl, fikir ve düşünme gücüne sâhib olan kimselerden zuhûr edebilecek bir takım işlerin ve san'atların hayvanlardan zuhûra gelmesi, onlarda bu işlere dâir bilgilerin bulunduğunu gösterir. Aynı hayvanlarda, insanlarda bulunan sevk ve idâre kâbiliyyetinin olmadığı hâller de görülür. Onların bu iki hâli, görenlerde bir kafa karışıklığına yol açar. Muhtemeldir ki, insanlar hayvanlara bu yüzden behâim (işi mübhem, belirsiz olanlar) ismini vermişdir. Fakat bize göre böyle değildir. Çünkü hayvanların hâli, her şeyden daha açık ve bârizdir. Kim böyle bir belirsizlikle karşılaşmışsa bu konuda bir keşfi olmadığı için karşılaşmışdır. Zîrâ insanlar mahlûkâtı ancak kendilerini müşâhede etdikleri ölçüde tanırlar. Diğer tarafdan, hayvanların marifet sâhibi olduğunu yani Allah'ı bildiklerini, Allah'ın ehliyet verdiği hususlarda ehliyet sâhibi olduklarını kabûl edenler de onların hâlleri kendilerine keşf olunduğu için böyle düşünmüşlerdir. Ya da böyle biri îmânında sâdık bir mü'mindir. Çünkü Kitâb ve Sünnet'le gelen bilgiye îmân etmişdir.
Akılcılara ve sıradan insanlara göre cansız kabûl edilen şeyler de dâhil olmak üzere kâinâtda ne varsa hepsi de, Allah'ı bilme ve tanıma kâbiliyyeti ile yaratılmışdır. Bize göre, herşey Rabbinin tesbîhini söyleyen bir canlıdır. Mü'min îmân ederek, keşif sâhibi de görerek bu gerçeği kabûl eder.
Allah hayvanı da kendini bilme kâbiliyyetiyle yaratmış, kendisini tesbîh etsin diye onu konuşturmuşdur. İbn Atâ bir deve üzerinde giderken, devenin ayağı tökezleyince, "Allah'ın şânı yücedir" demiş. Deve ona karşılık vermiş, "Allah'ın yüceliği senin onu yüceltmenden fazladır" demiş. İbn Atâ, devenin Allah'ı kendisinden daha iyi bildiğini anlamış ve utanmış. Bu hâl, hayvanların Allah hakkındaki bilgilerinin bir yönüdür.
Hazret-i Peygamber'e gelirsek, sahîh bir hadîsde onun şöyle dediği zikredilir, "İsrâiloğulları devrinde bir adam ineğine binmiş. Bunun üzerine inek adam şöyle demiş, "Ben bunun için yaratılmadım, ben ekinde kullanılmak üzere yaratıldım". Sahabe sormuş, "Yâ Resûlallah, hiç inek konuşur mu?". Hazret-i Peygamber, bu soruya "Ben buna inandım, Ebûbekir ve Ömer de inandı" diye karşılık vermişdir. Çünkü haberi veren Cebrâil idi. Eğer Hazret-i Peygamber bu hâdiseyi görmüş olsaydı, îmân etdim demezdi. O inek niçin yaratıldığını bilen hayvan sınıfından bir inekdi. İnsanlar ve cinler ise Allah'a ibâdet etmek üzere yaratıldıkları halde, yaratılış gâyelerini ancak peygamberlerin diliyle Allah'ın bildirmesiyle öğrenirler. Halbuki bu bilgi fıtratlarında vardır. Fakat üzerinde bulundukları hâl, onlara keşf olunmamışdır. Ehlullahdan birisi eşeğe binen bir adama rastlamış. Adam eşeğin başından çekiştirip vuruyor, onu daha hızlı yürütmeye çalışıyormuş. Adama, "Eşeğin başına niçin vuruyorsun, vurma!" diye çıkışınca, eşek ona dönerek şöyle demiş, "Boşver, o aslında kendi başına vurmakdadır". Bu da işlerin nereye döneceğini fıtrat yoluyla bilen bir eşekdi.
Ey perdeli insan! Hayvanların mertebesi nerede, senin merteben nerede! Hayvanlar seni ve işinin nereye döneceğini bilirler. Onlar, niçin yaratıldıklarını da bilirler. Sen ise bütün bunlardan habersizsin!