Hazret-i Ebûbekir Sıddîk'ın Rüyâsı

14 Temmuz 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Rüya

Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :

Hazret-i Ebûbekir Sıddîk aya böyle sarıldı rüyâsında. Onun için islâmların remzi aydır, bayrakların üzerine ay koyarlar ve alemlerine ay koyarlar. Sebeb-i illeti budur ki Resûl-i Ekrem'e işâretdir, nübüvvet-i peygamberîye. 
Evet, Ebûbekir Sıddîk rüyâsında gördü, ay koynuna girdi ve sarıldı aya. Fakat bu rüyâyı çok merak etdi. Nedir bu, semâdan ay indi, benim koynuma girdi. Rüyâ bu ya. Hiç ay insanın koynuna sığar mı? Sığmaz. Ama öyle gördü, o şekilde. Şam'daydı kendisi, Şam'a varmışdı. Şam'da bir râhibe gitdi, hıristiyan râhibine. Rüyâyı nakletdi. 
Rüyâlar, peygamberlere vahy olunan vahyin kırk altıda bir cüzüdür. Nübüvvet gitmişdir fakat rüyâ mübeşşirâtdır, rüyâ kalmışdır. Kul ile Hakk arasındaki ilhâmât-ı rabbâniyye. Onun için tarîkat-i aliyyede dervîşin makâmı ve derecâtı rüyâ ile tayîn olunur. 
Şimdi, Ebûbekir Sıddîk gitdi o râhibe vardı. Râhip, o vakit Hazret-i Îsâ'nın getirmiş olduğu dîne sâlik ve İncil'e bağlı idi. Ve Îsâ Peygamber'in ve Allah'ın murâdı üzere îmân etmiş idi. Rüyâyı anlatdı kendisine. Başını kaldırdı, "Sen nerelisin?" dedi o râhip. "Bunun câizesini isterim ben" dedi. Ebûbekir Sıddîk çıkardı ona on dirhem altın verdi. Ve dedi ki râhip, on dirhemi aldıkdan sonra, "Bu rüyânın tabîri için on dirhem azdır" dedi, "Sen Îsâ Peygamber'in İncil'de ve kendisi ve Mûsâ Peygamber'in Tevrat'da ve kendisi ve İbrâhim'in zâtı ve kendine verilen suhufda beyân etdiği, evsâfını bildirdiği Peygamber'in memleketindensin. O peygamber dünyâya geldi ve hayatda yaşıyor yâhud gelmek üzere. O peygambere evvelâ sen îmân edeceksin. İlk îmân senin îmânın olacak, hayatında onun arkadaşı olacaksın ve ona vezîr olacaksın, vefâtından sonra da onun yerine halîfesi olacaksın" dedi o râhip. Dedi ki, "Ey râhip! Eğer tabîr etdiğin rüyâ hakkıyla çıkarsa, sana doksan dirhem daha benim borcum olsun". Zîrâ İbrâhim'in suhufunda, Mûsâ'nın Tevrat'ında, Îsâ'ya verilen İncil'de Resûl-i Ekrem'in sıfatları vardı. O vakit dedi ki râhip, "Bana bir kağıt ver" dedi. Çıkardı kağıt yazdı râhip. "Ey son peygamber! Ey Allah'ın Habîbi! Îsâ'nın tebşîr etdiği, Mûsâ'nın müjdelediği, İbrâhim'in haber verdiği nebî! Ben sana seni görmeden îmân etdim. Eğer buluşmak nas^b olursa, senin dînini yaymak için ben gayret edeceğim. Ama buluşamazsak yevm-i kıyâmetde beni şefâatinden unutma" dedi, mektup verdi, "Al bunu Arap kardeş, cebine koy, o peygamberle mülâkî olduğun vakitde mektûbu kendisine ver" dedi. 
Ebûbekir Sıddîk geldi Mekke'ye, zamanlar geldi, bundan yani bu hâdiseden beş altı sene geçdi, Peygamber nübüvvetini ilân etdi. Bir gece Ebû Kubeys dağından Peygamber seslendi Mekke şehrine, "İnnî resûlullahi ileyküm ve kûlû lâ ilâhe illallah" diye bağırdı. Ebûbekir Sıddîk'ın kulağına geldi bu ses, o kadar sarsıldı ki, bulunduğu, bindiği iskemleden yâhud yapdığı karyoladan aşağı düşdü. Ertesi günü Efendimiz'le Ebûbekir Sıddîk karşılaşdılar. Efendimiz, şöyle tutdu göğsünden Ebûbekir Sıddîk'ı, böyle duvara basdırdı, "Bana niçin îmân etmiyorsun?" dedi. Ebûbekir Sıddîk dedi ki, "Yâ Muhammed", sallallahu aleyhi vesellem, "seninle biz vakt-i câhiliyetde beraberdik, senin ben yalanını işitmedim, bir ihânetini görmedim. Sen insan-ı kâmil ü mükemmelsin ama bana da hak ver. Peygamberlerin mucizesi olur, bana mucizenden bir şey göster ki ben sana îmân edeyim. Bundan dolayı da beni affet" dedi, "mucize istediğimden dolayı" dedi, "ama hakkım benim bu" dedi. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem ona dedi ki, "Peki öyleyse. Bundan on sene evvel, yâhud beş sene evvel, yâhud altı sene evvel, sen Şam'da bir rüyâ gördün. Gökden ay indi, senin göğsüne girdi. Bir râhibe gitdin, rüyâyı anlatdın, on dirhem verdin, o rüyâyı tabîr etdi. Sen dedin ki 'Etdiğin tabîr doğru çıkarsa doksan dirhem daha sana borcum olsun' dedin. Sonra râhip bir mektup yazdı, mektûbun içerisinde şu kayıtlı. O mektup da senin şuranda saklı, çıkar bakayım onu aradan. Şimdi inandın mı? Kâfî mi? Yoksa başka mucize göstereyim mi sana?". 
O da, "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh"  diyerek îmân etdi. Haydi hep beraber söyleyelim. "Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluh". Allah Sübhânehû ve Teâlâ Hazretleri âhir kelâmımızı bu kelime-i kudsiyye eyleyip bizleri dâhil-i cennet eyleye. 
www.muzafferozak.com

Listeye geri dön