Hazret-i Ebûbekir'în Ferâgati ve Fedâkârlığı

12 Haziran 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Fakr
Hazret-i Ebûbekir radıyallahu anh, halîfe olduğunda beytü'l-mâl denilen devlet hazînesinde bir maaş almaz, kendi imkânlarıyla kıt kanâat geçinirmiş. Bir gün O'nu çarşıda bir eşyâsını satarken görmüşler. Bakmışlar ki Hazret, evinin ihtiyâcı için eşyâsını satmak zorunda kalıyor, "Sen müslümanların işlerini görüyorsun, sana beytü'l-mâlden maaş bağlayalım, bu senin hakkındır" demişler ve günde iki dirhem gümüş gibi pek cüzî bir maaş bağlamışlar. Hazret, "Ben çok zayıf bir kulum, korkarım ki ben iki dirhemi hak edecek kadar çalışamam, siz onu bire indirin" demiş. Maaşı bir dirheme indirmişler. Hazret, bu maaşı alır ama harcamazmış, paraları bir testiye koyarmış. Yine gizli gizli eşyâlarını satar ve geçimini öyle temin edermiş. Vefâtına yakın o testiyi getirtmiş ve içindeki paraların kendisinden sonraki halîfeye yani Hazret-i Ömer'e verilmesini ve bu paranın beytü'l-mâle âid olduğunu söylemelerini tenbîh etmiş. Dediği gibi yaptıklarında Hazret-i Ömer, "Ey Sıddîk! Bizi çok zor bir durumda bırakdın. Sen ne yüce bir insansın, seninle kim boy ölçüşebilir ki" demiş ve gözlerinden yaşlar boşanmış.

Ferâgat ve fedâkârlık, cömertliğin en yüksek derecesi olan îsârın tezâhürüdür. Îsârın derecesini de ferâgatin ve fedâkârlığın ölçüsü belirler. Ferâgat ve fedâkârlık da tevekkülün eseridir. Zîrâ kişi Hakk'a tevekkülü nisbetinde hakkından ferâgat edebilir ve fedâkârlıklarda bulunabilir. Hazret-i Ebûbekir'in îsârda son derece ileri gitmesinin sebebi, Hakk'a tevekkülünün kemâl mertebede olmasındandır.

Hakk'a tevekkül eden halka muhtâc olmaz.
Listeye geri dön