12 Kasım 2022 tarihinde yayınlanmıştır.
Mürşid-i Azîzim Muzaffer Efendi Hazretleri buyurdular ki :
İbâdallah! Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem son demlerinde, binti'n-nebî Cenâb-ı Fâtımatü'-Zehrâ yani, sa'îdeyn-i şehîdeyn olan Hazret-i İmâm-ı Hasen'in ve İmâm-ı Hüseyn'in anneleri, kendi kerîmeleri ki pek sevdiği Fâtımatü'z-Zehrâ. Fâtıma, Resûlullah'în huzûruna kaç defa girerse Peygamberimiz O'na ayağa kalkardı, Fatıma'ya. O kadar seviyor. Ve mübârek ellerini bağrına basar ellerini öperdi, Cenâb-ı Fâtıma'yı. Kendi evlâdı, kızı, parçası.
Yanına çağırdı. Fâtıma ağlıyor. Bir şey söyledi Fâtımatü'z-Zehrâ şiddetle ağlamaya başladı. Sonra bir söz daha söyledi, Fâtıma güldü. Sonra sormuşlar, demişler ki, "Yâ Fatıma, baban bir şey söyledi kulağına, peder-i muhteremin, ağladın, şiddetle ağladın. Sonra tekrar bir şey söyledi, tebessüm etdin". Diyor ki, "Bana dedi ki, 'Ben iki cihân arasında muhayyer kılındım, Refîk-i A'lâ'yı seçdim, yani âlem-i bâkîye Rabbimin yanına gidiyorum' dedi, ona ağladım. Sonra kulağıma eğildi dedi ki, 'Ehl-i Beytimden bana en yakın zamanda gelecek olan sensin. Yâ Fatıma, çok yakın bir zamanda kavuşuruz'. İşte bunun için güldüm".
Ve Cenâb-ı Peygamber'in âlem-i cemâle göçdüğünden altı ay sonra Cenâb-ı Fatıma, âlem-i bâkîye göçdüler. Fakat bu altı ay arasında kendisine bir ev yapdırdı, ismini beytü'l-hazen koydu, mahzûniyyet evi, ağlama evi, yani üzüntü evi, oraya gider "vâ ebetâ, vâ ebetâ, vâh babam, vâh babam" diye ağlaya ağlaya ağlaya Cenâb-ı Fatıma hânesine bakmaz oldu.
Peygamberimizin bir devesi vardı. Devenin ismi de Kusvâ idi. Haccetü'l-vedâda hutbesini onun üzerinde okumuş idi. O, her gün gelir, Mescid-i Peygamberî'nin kapısından içeri bakar, mihrâbda Peygamber'i göremeyince böğürerek dağlara kaçardı. Her gün gelir, Mescid-i Peygamberî'ye bir defa kapıdan bakar, Kusvâ nâmındaki devesi, Resûlullah'ı mihrâbda göremeyince, ağlayarak dağlara kaçardı. Bir gün, Cenâb-ı Fâtımatü'z-Zehrâ'nın hânesine geldi, Fâtıma'ya seslendi. "Efendim, hiç böyle şey olur mu?" Bize göre oluyor, başkalarına göre olmaz belki. Dedi "Yâ Fatıma, ben gidiyorum ahirete, bir emrin var mı?" dedi. "Babama söyle, artık dayanamıyorum, beni alsın" dedi. "Allah'a söylesin beni oraya aldırsın". Ve deve kafasını taşa vurarak, intihar etdi. O Kusvâ nâmındaki deve.
O gece Resûlullah'ı gördü Cenâb-ı Fatımatü'z-Zehrâ, "Kızım Fâtıma, yarın bana geleceksin" dedi. Her gün böyle hüzünlü olan Fâtıma o gün şevkli, kendisinde güzel bir şey var, tebdîl var hâlinde. Her gün ağlayan, ağlayarak evini süpüren Fâtımatü'z-Zehrâ, o gün bir beşâşet var yüzünde. İmâm-ı Ali geldi, dedi, "Yâ Fatıma, bugün sende bir hâl var, bir sevgi var, bir neşe var, bir müjde var, bu nedir bu hâlin?" diye sordu. Dedi ki "Yâ Ali, bugün ben sana misâfirim, ben babamın yanına gidiyorum, artık iş tamam oldu bugün bizim için. Sana vasiyet ediyorum, Hasanıma Hüseynime iyi bak". O gün onları taramış, saçlarını örmüş, sürmelemişdi, Hazret-i Haseneyn'i.
Ve söyledi, dedi ki, "Ben sana vardığım vakitde, senin bana verecek mihrin yokdu, ben Cenâb-ı Hakk'dan diledim ki, Ümmet-i Muhammed'den evladlarımın musîbetlerine ağlayanlara ben şefî olayım diye. Bana bir berat getirdiler cennetden. O şu kutunun içerisindedir, benim kefenim arasına onu koy yâ Ali" dedi ve Cenâb-ı Fâtımatü'z-Zehrâ "Allah" dedi ve âlem-i bâkîye göçdü. Dünyâdan ayrıldı, dârü'l-bekâda karâr etdi.
İmâm-ı Ali yıkadı Fâtımatü'z-Zehrâ'yı. Ben bunu söylemişdim de senelerce evvel. Birisi hazmedememiş gitmiş Şemseddin Yeşil Efendi'ye söylemişdi filan. Sonra isbât etdim, getirdim gösterdim Buhârî'de yerini. Bunun sebebi de şu. Herkes öldüğü vakitde, İslâm ahkâmına göre, karısı boş düşer, bitmişdir nikâhı. Dünyâda nasıl ki Cenâb-ı Hayder-i Kerrâr'ın âilesidir Fâtıma, âhiretde de Hazret-i Ali'nin nikâhındadır. Ona işâret vardır bunda.
Hazret-i Ali yıkadı, o beratı koydu. Gene vasiyeti Fâtımatü'z-Zehrâ'nın, "Beni götürürsün babama, dersin ki 'Yâ Resûlallah Fâtıma'yı sana getirdim' dersin. Bir işâret olursa beni oraya defn eyle. İşâret olmazsa götür Cennetü'l-Baki'ye koy". İmâm-ı Ali Hazret-i Fatıma'yı yıkadı, tekfin etdiler, götürdüler Hücre-i Saâdet'in önüne, Resûlullah'ın Türbe-i Saâdet'inin önüne ve kabrini oraya kazdılar ve dediler ki, "Yâ Resûllah, sana kızın Fâtıma'yı getirdim". Yemîn ediyor İmâm-ı Ali, "Resûlullah 'Getirin bana Fâtıma'yı' dedi ve kabre koyduğum vakitde Resûlullah'ın kucağına verdim" diyor. İmâm-ı Ali söylüyor bunu.
Şimdi orası Hücre-i Fâtımatü'z-Zehrâ'dır, orada duâ edilir. Kabrini Cennetü'l-Baki'de gösterirler fakat Resûlullah Efendimizin gece teheccüd namazı kıldığı yerin arkasındaki odadır. Hem İmâm-ı Ali ile gerdek girdiği yer, hem çocuklarını dünyaya getirdiği yer orasıdır. Ve yatdığı yer de orasıdır, Hazret-i Fâtımatü'z-Zehrâ, Resûlullah'ın koynundadır.
www.muzafferozak.com