17 Aralık 2021 tarihinde yayınlanmıştır.
Hazret-i İmâm-ı Ali kerremallahu vecheh, daha çok ilmiyle, irfânıyla, şecaat ve kahramanlığıyla meşhûrdur. Târih ve menâkıb kitâbları daha çok O'nun bu vasıflarından bahseder. Halbuki O, idâredeki dirâyeti, hakka ve hûkûka riâyeti ve kılı kırk yaran adâleti ile de eşsizdir. İşte size iki misâl :
Hazret-i İmâm-ı Al'inin hilâfeti zamânında Isfahan'dan ganîmet malları gelmiş. Hazret-i İmâm, Kur`ân ahkâmı üzere bunları yedi parçaya ayırmış. O mallar arasında bir de somun ekmek varmış, Hazret-i İmâm, o somunu da yedi parçaya ayırmış ve malların üzerine koymuş. Sonra seferden dönen yedi kumandanını çağırmış ve kur'a usûlüyle malları onlara teslîm etmişdir.
Yine bir gün Hazret-i İmâm-ı Ali'nin huzûruna iki kadın gelmiş, ondan kendilerine bir şeyler ihsân etmesini istemişler. Kadınlardan biri Arap diğeri ise onun âzâdlı câriyesi yani hizmetçisi imiş. Hazret-i İmâm, her birine altmışar ölçek buğday ile kırkar dirhem de para verilmesini emretmiş. Hizmetçi kadın kendisine verilenleri alıp gitdikden sonra diğer kadın, "Yâ emîre'l-müminîn, bana hizmetçime verdiğin kadar mı veriyorsun! Halbuki ben asil bir Arap hanımıyım, o ise benim eski kölem, hizmetçim" deyince, İmâm-ı Ali o kadına şu zarîf cevâbı vermiş, "Ben Allah'ın kitâbını iyice inceledim, İsmâil Peygamber'in soyundan gelenlerin, İshak Peygamber'in neslinden gelenlere üstün tutulduklarına dair bir hükme rastlamadım".