12 Mart 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Îsâ Mesîh, dünyâdan yüz çevirmişdi, yücelmişdi ama dünyânın hakîkatini de çok merâk ediyordu, görmek istiyordu. Bir gün ilâhî nûrlara müstağrak olmuş bir hâlde yolda giderken, uzakda bir kocakarı gördü. Saçı apğarmış, beli bükülmüş, bütün dişleri dökülmüş bu âcûzenin gözleri gök, yüzü de kapkaraydı ve her tarafından irinler akmakdaydı. Kocakarı bin bir renkli bir elbiseye bürünmüş, bir elini bin türlü boyayla boyamış, diğer elini de bin türlü kana bulamışdı. Uzun tırnaklarının arasında kinle ve ihtirasla dolu nice kalbler vardı. Her kılı bir kartal tırnağı kadar olan bu kocakarının yüzünde de bir örtü vardı.
Îsâ aleyhisselâm bu manzarayı görünce, "A kocakarı! A hîlebaz! A çirkin şey! Sen de kimsin?" dedi. Kocakarı cevap verdi, "Hani o görmek istediğin dünyâ vardı ya, işte ben oyum". Mesîh dedi ki, "Pek yüzünde niçin örtü var?". Kocakarı, "Yüzümün çirkinliğini görürlerse yanımda bir an bile durmazlar, kaçarlar da ondan" dedi. Îsâ Nebî yine sordu, "Elbisen neden böyle rengârenk?". Kocakarı cevap verdi, "Elbisemi bin bir renge boyayarak cümle âlemi kandırdım, herkesi yoldan çıkardım, azdırdım. Kim beni böyle görürse hemen bana sâhip olmak ister de ondan" dedi. Hazret-i Îsâ tekrar sordu, "Peki elini neden kanlara buladın?" dedi. Kocakarı dedi ki, "Ben bugüne kadar nice canlara kıydım, nice ihtiyarların, nice civanların, nice yiğitlerin kanlarını dökdüm, onların kanıdır bu" dedi. Îsâ mesîh, "Peki bu kadar cana kıyarken hiç acımadın mı?" dedi. Kocakarı, "Ben merhamet nedir hiç bilmem, ben yalnız gaddarlık bilirim, kan dökmeyi bilirim" dedi.
Bunun üzerine Îsâ aleyhisselâm şöyle buyurdu, "Birbirlerinin elinden dünyâyı almak için ömürlerini hebâ eden ahmakların hâline şaşılır. Yazıklar olsun onlara ki, hiç ibret almıyorlar. Dünyâyı ele geçireceğiz diye dîni ellerinden çıkarıyorlar ama dünyâya da aslâ sâhip olamıyorlar. Aklı olan bu dünyâya aldanmaz".