Hazret-i Mevlânâ'nın Fakîr Tarifi

16 Ekim 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Menakıbü'l-Ârifin
Hazret-i Mevlânâ bir gün, Sadreddîn Konevî Hazretlerini ziyârete gitmiş. Sadreddîn Konevî Hazretleri, onu büyük bir hürmetle karşılayıp kendi seccâdesine oturtmuş. Kendisi de onun karşısında iki dizi üzerine edeble oturup murâkabeye dalmış. Bir müddet böyle konuşmadan huzûr içinde oturmuşlar. Meğer o meclisde Şeyh Sadreddîn Hazretlerinin hizmetinde bulunan bir dervîşi varmış. Defalarca hacca gitmiş, uzun seyahatler yapmış ve dünyânın her tarafından bir çok şeyhlerin sohbetinde bulunmuş olan bu dervîş, Hazret-i Mevlânâ'ya bir suâl tevcîh etmiş. "Fakîr kime denir?" diye sormuş. Hazret-i Mevlânâ, sükût etmiş, hiç cevap vermemiş. Dervîş sorusunu üç defa tekrar etmiş. Hazret-i Mevlânâ hep sükût etmiş ve o meclisden kalkıp yürümüş. Sadreddîn Konevî Hazretlerinin bu işe çok canı sıkılmış ve misâfirini dış kapıya kadar uğurlayıp döndükden sonra o dervîşe dönerek, son derece asabî bir şekilde şöyle demiş : 
Ey kemâle ermemiş ihtiyar! Ey vakitsiz öten kuş! Soru sormanın ve konuşmanın yeri miydi ki, böyle bir edebsizlik yaptın. Mevlânâ senin soruna hakkıyla cevap da verdi ama sen hiç anlamadın. Şimdi sen, vaktine hâzır ol, çünkü gayb âleminden büyük bir darbe yedin.
O dervîş hâlâ yaptığı hatâyı farketmeyip, "Neydi o cevap?" diye sorunca Şeyh Sadreddîn buyurmuş ki :
Fakîr, Allah'ı bilince, dili tutulur. Yani kâmil dervîş, velîlerin huzûrunda diliyle de kalbiyle de bir şey söylemez. Kur`ân'daki "أَنصِتُو ensitû / susun" emr-i ilâhîsinin hikmeti de budur.
Bir kaç gün sonra, bir takım serseriler bu dervîşi bağ yolunda öldürmüşler ve nesi var nesi yoksa hepsini alıp götürmüşler.

Ulemânın yanında diline, ehlullahın yanında hem diline hem kalbine hâkim ol!

Listeye geri dön