Hazret-i Mevlânâ'nın Mahviyyetine Hayrân Kalarak Müslüman Olan Râhip

30 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmıştır.

Fakr
Bizans zamanında İstanbul'da bilge bir râhip varmış. Bu zât, Hazret-i Mevlânâ'nın çok medhini duymuş, O'nun ilmini, hilmini, tevâzuunu işitmiş ve "Böyle allâme-i cihân bir insan nasıl bu kadar tevâzu sâhibi olabilir" diye düşünerek O'na hayrân olmuş ve onunla tanışmak için Konya'ya gitmiş. Şehrin râhipleri onu karşılayıp güzelce ağırlamışlar ve kendisine izzet ikrâmda bulunmuşlar ve ziyâretinin sebebini sormuşlar. Rahip, sebeb-i ziyâretini söyleyince hep berâber Hazret-i Mevlânâ'ya doğru yola çıkmışlar. Allah'ın bir hikmeti, O da o tarafa doğru geliyormuş, yolda karşılaşmışlar. Râhip, Hazret-i Mevlânâ'ya hürmetini ifâde etmek için huzûrunda üç defa yere kapanıp, secde etmiş fakat her seferinde secdeden başını kaldırdığında O'nun da kendisine doğru secde hâlinde olduğunu görmüş. Râhip, "Bu nasıl bir tevâzu, bu nasıl bir mahviyyet!" diye yüksek sesle hayretini dile getirince, Hazret-i Mevlânâ şöyle buyurmuşlar :
"Ne mutlu o kimseye ki, Allah onu malla, güzellikle, şerefle ve saltanatla rızıklandırmışdır da, o da malıyla sehâvet, güzelliğiyle iffet, şerefiyle tevâzu, saltanatıyla adâlet sâhibi olmuşdur" sözünü söyleyen bizim sultânımızdır. Allah'ın kullarına nasıl tevâzu etmeyeyim, niçin kendi küçüklüğümü ifâde etmeyeyim ki. Eğer böyle yapmazsam, neye ve kime yararım ki?.
Râhip, hemen oracıkda müslüman olarak Hazret-i Mevlânâ'ya bende olmuşdur.

Senlik de yokdur benlik de bizde
Zerrât-ı âbız bir tek denizde
Listeye geri dön