Hazret-i Mevlânâ'nın Mukallidler Hakkında Bazı Teşbîhleri

23 Ocak 2018 tarihinde yayınlanmıştır.

Mukallid
Hazret-i Mevlânâ'nın mukallidler hakkındaki bir meselini "Karanlıkda Arslanı İnek Zannıyla Okşayan Köylü" başlığıyla yayınlamışdık. Hazret-i Mevlânâ bu meselden önce mukallidler hakkında enfes teşbîhler yapıyor ve çok mühim beyânâtda bulunuyor. İşte Mesnevî-i Şerîf'deki o beyitleri önce aslına uygun tercümeleri sonra da kısa îzâhları ile şöylece yazıverdik :

Eğer gönlünde taklîd nakşı varsa hiç durma o nakşı göz yaşınla yıka ve gider
Taklîd her iyiliğin âfetidir öyle ki sağlam bir dâğ gibi görünür ama hakîkatde samân çöpüdür
Taklîd ile yapılan işler çürükdür, Allah katında pek bir değeri de yokdur. Taklîd ile yapılan ameller, büyüklükde dağ gibi de olsa kıymetde saman gibidir. Öyleyse taklîdden kurtul. Taklidden kurtulmanın çâresi de nefsini levm ederek, âh u zâr etmek ve tezkiye-i nefs ederek kalb aynasını cilâlamakdır. İnsan böylece işlediği amellerin hakîkatine vâkıf olur. 
Bir kör ne kadar kuvvetli ve ne kadar gadablı olursa olsun  farketmez
Kıldan ince söz söylese bile gönlünün o sözden haberi olmaz
Gözleri görmeyen insan ne kadar gadablı ve ne kadar kuvvetli olursa olsun, gadabının hükmünü icrâ edemez. Gözü görmez ki kızdığına bir zarar verebilsin. Bir mukallid ne kadar ince ma'nâlı sözler ezberlese ve bunları tekrarlasa bile  onlardan istifâde edemez. Papağana konuştuklarının bir faydası olur mu?
O kendi sözüyle sarhoş olur ama onunla sarhoş edici şarâb arasında ne kadar fark var!
Tıpkı bir ırmağa benzer kendi suyunu içemez onun suyu içecek olanlar için akıp gider

Onun içindir ki su arkda durmaz su susamış değildir ki, su içemez ki!
Taklîde düşen ney gibi feryâd eder ama ancak o feryâdı dinlemek isteyenler için
Mukallid içmeden sarhoş olan yani sarhoş gibi görünen kimseye benzer. Hiç gerçekden sarhoş olanla sarhoş rolü oynayan bir olabilir mi? Mukallid kendine faydası olmayan bir ırmağa benzer, su susamaz ki akan suyun kendine bir faydası olsun. Onun akışı ancak susayanların susuzluğunu gidermeye yarayabilir. Neyin feryâdı da kendisine bir şey ifâde etmez, dinleyenlere bir ma'nâ ifâde eder. 
Mukallid söz söylerken ağlasa bile habîsin maksadı ancak tamahdır
Ağlar da yanık sözler de söyler fakat kendisinde yanan yürek nerde yırtılan etek nerde?
Mukallidin hâli tıpkı bir menfaatperesetin veya bir sahtekârın birisinden para tırtıklamak için ağlanıp, sızlanmasına benzer. Aslında bütün o ağlanıp, sızlamalar sahtedir, sırf sahtekârın parasını almak, menfaat temin etmek istediği kişileri merhamete getirebilmesi içindir.
 
Muhakkikle mukallid arasında çok fark vardır. Muhakkik Dâvûd gibidir mukallid ses gibi!
Muhakkikin sözleri yanıklıkdan doğar, mukallid ise söylenmiş köhne sözleri ezberleyip nakleder
Muhakkik ile mukallid arasında dağlar kadar fark vardır. Muhakkik hakka'l-yakîn mertebesinde, mukallid ise ilme'l-yakîn mertebesindedir. Muhakkik Dâvûd aleyhisselâm gibidir ki o bir peygamber olduğu için bizzat Allah'dan aldığı vahyi söyler, söylerken de dâvûdî bir sesle yanık yanık söyler, çünkü bildiklerini bedâvâ öğrenmemiş, çilesini çekmiş, kalbinde hissetmişdir. Mukallid ise başkalarından duyduklarını papağan gibi tekrar eder, söylediklerinin künhüne de vâkıf değildir, acısını da çekmemişdir.
Kendine gel kendine! O hüzünlü sözlere kapılma! Öküzün üstünde yük var, kağnı da feryâd edip ağlıyor!
Ama mukallid de sevâbdan mahrûm değildir, hesâba gelince ağlayıcıya da para verirler
Mukallid söyleyişine ne kadar hüzün katarsa katsın onun sözüne kanmamalı çünkü o tıpkı tiyatroda rol yapan bir oyuncu gibidir. Mukallid yük öküzün sırtında olduğu halde gıcırdayan kağnıya benzer. Aslında zahmeti çeken başkasıdır, mürâîlik yaparak kendini ortaya koyan mukalliddir. Mukallid tıpkı ölü için ağlaması için parayla tutulan kimseye benzer. O kişinin ölen kişiyle bir alakâsı yokdur, ölü için ağlamaz, para lamak için ağlar.
Kâfir de Tanrı der mü'min de fakat ikisinin arasında büyük fark vardır
Dilenci ekmek için Allah der takvâ sâhibi ise cân u gönülden Allah'ı zikreder
Eğer dilenci söylediği sözü bilseydi gözünde ne az kalırdı ne çok
Ekmek için Allah diyen kişi saman için Mushaf taşıyan eşeğe benzer
Dudağındaki gönlünden doğsa ve gönlünü aydınlatsaydı bedeni zerre zerre olurdu
Şeytanın adı büyü yapmaya yarar sen de Allah adıyla mangır elde edersin
Gayr-i müslimler de Allah'a inanır, kendilerine göre isimlerle Allah'ı anarlar ancak bir mü'minin zikri ile bir gayr-i müslimin zikri bir olabilir mi? Mukallidin hâli tıpkı bir dilencinin ağlaması ve "Allah için bir sadaka" diyerek yalvarmasına benzer. Dilencinin ağlaması da yalandır, Allah adını zikretmesi de. Dilencinin sürekli Allah'ın adını anması zikrullah için değil, parasını almak istediği kişileri merhamete getirmek içindir. Dilenci Allah'ın adını basit bir isim gibi tekrarlar, eğer o ismin yüceliğini bilse bırak dilenmeyi kendisini parçalaması gerekir. Bir menfaat için Allah diyen mukallid, saman için Kur`ân taşıyan eşeğe benzer.  Taşıdığı Kur`ân'ın o eşeğe bir faydası olmadığı gibi, mukallide de okuduğu âyetin, yaptığı zikrin bir faydası olmaz. Mukallid eğer zikrullahın ve Kur`ân'ın azametini ve celâletini bilseydi, okuduğu Kur`ân ve yaptığı zikir onu kendinden geçirir, fenâ makâmına eriştirirdi. Mukallid  menfaat temin etmek için Allah'ın adının  kullanır, büyücüler de menfaat temin etmek için yaptıkları büyülerde şeytanın adını kullanırlar. Öyleyse şeytana tâbi' olan büyücü ile mukallid arasında ne fark kalır?
Listeye geri dön