Hazret-i Mevlânâ'nın Semâ'a Başlaması

19 Haziran 2024 tarihinde yayınlanmıştır.

Zikrullah

Menâkıbü'l-Ârifîn sâhibi Eflâkî Dede diyor ki :

Mevlânâ'nın Şems ile o sohbetleri ve halkdan tamâmiyle alakasını kesip yapdığı halvetleri haddi aşınca, bütün Konya halkı ayaklandılar. Mevlânâ'nın bütün dost ve muhibleri kıskançlıklarından birbirlerine girdiler. Hiç kimse bu adamın kim olduğunu ve nereden geldiğini bilmiyordu. Sonunda hepsi birleşerek bu büyük adamın aleyhine yürüdüler. Dostlar arasında büyük bir çözüntü oldu. 21 Şevval 643 Perşembe günü Şems kayboldu. Bir ay kadar kendisini aradılar. Fakat ne olduğuna ve nereye gitdiğine dâir hiç bir iz elde edemediler. Bunun üzerine Mevlânâ, kendisine hindibari denilen kumaşdan bir ferâce yapılmasını istedi, başına da bal renginde yünden yapılmış bir külâh geçirdi. Hindibariden yapılmış elbise o vilâyetde mâtem elbisesi imiş. Mevlana, gömleğinin önünü açık giydi, Mevlevî çizmesini ve ayakkabısını ayaklarına geçirdi, sarığı da şekeravizle sardı. 
Ve rebabı altı hâneli yapmalarını emretdi. Çünkü, Arab rebabı öteden beri dört hâneli idi. Mevlânâ, "Bizim rebabımızın altı köşeli olması dünyânın altı cihetinin sırlarını açıklamasındandır. Elif gibi olan teller de rûhların Allah'ın Elif'i ile beraber olduğunu gösterir" dedi. Sonra semâ'ın temelini atdı. 
Âşıkların aşkı ve şevki ile dünyânın her tarafı doldu. Aşağı ve yukarı tabakadan insanlar, kuvvetliler, zayıflar, fakîrler, fakîhler, âlimler, câhiller, müslümanlar, kâfirler, pâdişahlar, her mezhebden kimseler ve ehl-i tarîk hep Mevlânâ'ya yöneldiler. Herkes şiirler okumağa başladı, vecde gelip manevî neş'eye kapıldı.

Mevlânâ, gece gündüz vecd içinde dâima semâ' ile meşgûl oldu. Bir ân karar ve sükûnet bulmadı. Hayli şerîat mübtedîleri ve tarîkatden tard olunmuş münkir, hasedçi, kendine tapan ve kendini beğenen kalbi kör ve kibirli basîretsizler etrafdan dedikoduya başladı. "Bu ne acâb bir şeydir" diyerek şom ağızlarını açdılar. "Yazıklar olsun!" dediler, "Böyle nazlı ve âlim bir şehzâde nasıl oldu da birdenbire delirdi. Semâ', riyâzat ve açlıkdan aklını kaçırıp deli oldu" dediler. Kâfirlerin uluları da, Muhammed Muhtâr hakkında da böyle şeyler söylemişlerdi. Yine konuşmaya devâm ederek, "Bütün bunlar o Tebriz'li şahsın uğursuzluğu yüzünden oldu" dediler. Allahu Teâlâ, bu gibi kimseler hakkında, "مَٓا اَنْتَ بِنِعْمَةِ رَبِّكَ بِمَجْنُونٍۚ" buyurdu. Muhammed aleyhisselâm da, "Kulun îmânı, ancak câhillerin ona delilik isnâdıyla kemâl bulur" buyurmuşdur. 

Eğer Eflatun'a böyle bir delilik gelseydi
Elindeki tıp kitaplarını kanla yıkardı
Öyle bir delilik zuhûr etdi ki bende
Bütün deliler bana nasîhat etmekde

O yüce zâtın hakîkî durumu insanlara malûm olunca Allah'ın tevfîk ve inâyetine mazhar olanlar, ona kul ve mürîd oldular, yapdıklarına, söylediklerine pişmân olup Allah'dan mağfiret dilediler. Taşkınlık gösterenler, küfründe inâd edenler ise, az zaman içinde perîşan ve bedbaht oldular, "وَلَا يَز۪يدُ الْكَافِر۪ينَ كُفْرُهُمْ اِلَّا خَسَارًا".

Listeye geri dön