5 Haziran 2020 tarihinde yayınlanmıştır.
Yola çıkacak olan bir adam, tevekkül etmeli ama bazı malûm olan vesîkaları yanına almalıdır yoksa yolda zahmet çeker. Meselâ evvelâ îmân vesîkasını almalı. Kabrin kenarına vardığı vakit, adama pasaport sorarlar. Vize arıyorlar. Nerden? Allah hükûmetinden. "Buraya gelmeye vizen var mı?" diye sorarlar. Kimin vizesi şart? Muhammed Mustafâ'nın. Eğer vizeye o imzâ ettiyse, "Bu benim ümmetimdir" diye, iş kolay gider. Yeter ki o imzâ etsin. Çünkü Muhammed Mustafâ'nın rızâsı, Allah'ın rızâsıdır. Onun için Peygamberini her şeyinden ziyâde seveceksin. Resûl-i Ekrem'i malından, mülkünden, canından, rütbenden, herşeyinden ziyâde seveceksin. O vakit îmânın kemâle erer. Sevdim demekle değil. İşdir kişinin âyinesi lâfa bakılmaz. Göster fiiliyâtını göreyim. Evvelâ oradan soracaklar. Çünkü önünde akabe var. Birincisi melekü'l-mevt gelecek, o senin göğsüne oturduğu vakit, evvelâ iş oradan başlayacak. Eğer âşık-ı billah isen, Allah'a kasem ederim ki, çünkü Muhbir-i Sâdık öyle haber vermiş, daha rûhunu teslîm etmeden, cennetdeki makâmını görürsün. Artık cennet-i ef'âl midir, cennet-i sıfat mıdır, cennet-i zât mıdır makâmın hangisi ise.
Ey âşık-ı sâdık! Bunu fevt mi edeceksin? Yani ibâdetsiz, tahâretsiz ömrünü hebâya mı vereceksin? Ömrün milyonlara bâliğ olsa, bir dakîkasını geri alamazsın. Milyonların olsa verdiğin ömrü geri alamazsın. Bitti, geldi geçti. Bu herşeyden hayırlı olan ömrünü, hebâ edip bu cevherleri boşa mı atacaksın, denize mi atacaksın, hevâya mı vereceksin?
Sen diyorsun ki, "Bugün ibâdet yaparım, yarın tövbe ederim". Böyle olanlar helâk olmuşlardır. Hemen gayret kemerini beline dolayacaksın. Dilinden yalanı, gözünden ihâneti, kalbinden kötü düşünmeyi atacaksın. İbâdullahı seveceksin, kimseyi incitmeyeceksin. Çünkü Hakk'ın malıdır. Mü'mini incitmek, Allah'ı incitmekdir. Sen mü'minin Hakk'la olan münâsebetlerini pek anlamıyorsun gâliba. Cennet, cehennem, arş, kürsî, dünyâ, âhiret, ne varsa, hepsi insan için halk olundu. Yani senin için halk olundu. Cenâb-ı Hakk, Habîb-i Hudâ'ya öyle söylüyor. "Bütün cihânı senin için halk ettim, seni de kendim için halk ettim" diyor. Resûl-i Ekrem'e hitâb, bize hitâbdır, sallallahu aleyhi vesellem. Bu güzel libâsı, bu güzel taltîfât-ı ilâhiyyeyi zâyi mi edeceksin?
Hani ibâdet ve tâatın? "Daha gencim". Oğlum! Bırak bu kafayı! İhtiyar dururken gencin rûhu kabz olunuyor. Hasta dururken Allah, doktorun rûhunu kabzediyor. Hiç görmedin mi, hiç işitmedin mi? Onu beklerken o gidiyor. Tedâvi eden doktor gitti, yatalak hasta sekiz seneden beri yatıyor, hâlâ yatıyor. Hiç görmüyor musun? O, böyle dolaştırıyor, kimi istiyorsa, "gel" yani "irci'î/dön" dediler mi, tamam, iş bitti. Pâdişâh olsan, "velev küntüm fî burûcin müşeyyede" yani demir kalelere girsen, seni bulacak, buluyor. Öyleyse bak, elli sene sonra yokuz, yaşarsak bundan sonra en fazla elli sene yaşayacağız, fazla olmaz. O da herkes böyle yaşamaz.
Gençliğine mağrûr olma, devletine güvenme ve dayanma! Param vardı, malım vardı, mülküm vardı filan. Bunlar hep geçici şeyler. Akşam hasta olan sabahleyin sıhhatli, akşam sıhhatli olan sabah hasta oluyor. Akşam yatıyor diri, sabahleyin ölüsünü alıyoruz. Bak görüyorsun vaziyeti. Hep bunları bire birer anlatıyorum ki, hep bildiğiniz şeyler ama unutuyoruz, lâubâli olmuşuz, güneşi gördüğümüz gibi. Güneş nasıl çıkıyor semâya biliyor musun? Ama her gün gördüğümüz için hiç umursamıyoruz bile.
Hemen ibâdet ve tâat! Dilinden yalanı, ihâneti kalbinden atacaksın, ihânet yok. Kîn olan kalbde dîn olmaz. "Men lehû kînun leyse lehû dînun". Afüv, kerem, lutuf sâhibi olacaksın. Sövene sövme, vurana da vurma. Sövene söversen, sövenden farkın kalmaz. Vurana vururusan vurandan farkın kalmaz. Merkeb seni teperse sen de merkebi tepecek misin? Sonra ne farkın kalır?
İşinde ve gücünde, me'mûriyyetinde iffetinle, ırzınla, Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle, Allah muhabbetiyle, Muhammed muhabbetiyle vazîfelerini gör. İbâdullahı eziyet ve cefâya sokma. Halka eziyet verecek şeyleri yollardan kaldır. Yol derken yalnız caddeden bahsetmiyorum. İbâdullahı zahmete sokma. Allah'ın en sevmediği kimseler kullara eziyet verenlerdir. "Küllü mûzîin fi'n-nâr" yani "Her eziyet veren nârdadır".
Ve Rabbine ibâdet et, ama ibâdetini ihlâs ile yap, mürâî olarak değil, kullar görsün diye değil. Kullar ister görsün, ister görmesin. Kulların görmesinden bir şey çıkmaz, ille Rabbü'l-âlemîn Allahu Teâlâ'nın rızâ-yı şerîfi olsun. Senin niyetin bu olsun. Bütün pazarlığın Allah ile olsun. Bütün pazarlığın Allah ile olsun.
Vakt-i seherde uyuma, kalk, ibâdet ve tâat ile meşgûl ol. Hâne halkına eziyet ve cefâ etme. Evladlarının iffet, ırz ve nâmûsuna bak. Onların rızıklarını safahata, içkiye, fışkıya verme. Günâh! "Ben kazanıyorum" diyorsun ama onların rızkını Allah senin üzerine yazmışdır. İsrâfa dalma. Çoluğunun, çocuğunun, âilenin iffetine bak, onları Allah ve Peygamber yoluna çağır. Severek, güzel güzel nasîhatlarla, tatlı sözlerle. Döverek, söverek değil. Allah Peygamberine yani Resûl-i Ekrem'e, sallallahu aleyhi vesellem, buyurur ki, "Senin yüzün ekşi, dilin acı olsaydı senin başına kimse toplanmazdı". Dâimâ güler yüzle, insanlara ibret verecek kıssalarla, güzel nasîhatlarla, Allah yoluna davet et. Ve ibâdet ve tâatına bak. Yakın bir zamanda o gelici gelecekdir. O vakit seni hazır bulur. O vakit, Resûl-i Ekrem, sallallahu aleyhi vesellemin sana kollarını açtığını görürsün.
İbâdetini ihmâl etme. Allah'ı seviyorsan, Allah'a îmânın varsa, katiyyen ibâdetini ihmâl etme. Alâ kaderi'l-imkân. Bazen insanın başına kusur gelebilir, kazâya kalabilir filan. Cenâb-ı Hakk'a "Yâ Rabbi, gördün vaziyetimi, kasden bırakmadım yâ Rabbi, böyle oldu" diye niyâz et. Allah hatâyı ve nisyânı, isyânı değil, hatâyı ve nisyânı yani unutmayı affetmişdir. Bunlar, Ümmet-i Muhammed'den kaldırılmışdır. Yani bir iş hatâen yapılırsa, unutularak yapılırsa Allah kulunu affetmişdir. İbâdet ve tâatınıza bakın.
Bu sözlerim de kulağında kalsın. Allahu Teâlâ'nın kudret kalemleri bunları yazdı. Yarın "yevme tüble's-serâir"de seni benimle karşı karşıya getirecek ve bunları teblîğ ettiğimi sana soracakdır. Bana da "Söylediğin ilimle ne amel ettin?" diye soracak, sana da "İşittiğin ilimle ne amel ettin?" diye soracakdır. Buna hazırlan! Bu soruya hazırlan!