19 Şubat 2020 tarihinde yayınlanmıştır.

Vaktiyle adamın biri, vazîfeli olmadığı halde, bulunduğu mahallenin mescidinde, hasbeten lillah ezan okurmuş. Fakat adamın sesi o kadar kötüymüş ki, duyan herkes nefret edermiş. Mescidin bânîsi ve vakfın mütevellîsi olan zât, son derece nâzik ve hâlim-selîm bir insan olduğu için, önceleri sabretmiş, sesini çıkarmamış, adamın kalbini kırmak istememiş. Fakat iş o raddeye gelmiş ki artık o da dayanamamış ve şöyle bir hal çâresi bulmuş. Adama demiş ki, "Sen ne yüce gönüllü, ne âlîcenâb, ne mübârek bir adamsın ki bütün müezzinler ezan okumak için para alırken, sen sırf Allah rızâsı için burada ezan okuyorsun. Aslında bu câminin maaşlı bir müezzini var ve ben ona ayda beş lira veriyorum. Gel ben sana on lira maaş vereyim, seni başka bir yere göndereyim, orada müezzinlik yap" demiş. Bu teklif adamın çok hoşuna gitmiş ve müezzinlik yapmak üzere başka bir yere gitmiş. Kısa bir müddet sonra geri dönen adam, kendisine gitmesi için on lira aylık veren beyin yanına gelmiş ve demiş ki, "Beyim! Sen bana gadr etmişsin. Sen bana on lira aylık verip gönderdin ama gittiğim yerde, orayı terketmem için bana yirmi lira aylık teklif ediyorlar" demiş. Bey gülmüş ve şöyle demiş, "Sakın kabûl etme, sen ezan okumaya devâm et, merâk etme, onlar elli liraya da razı olurlar".
Özünü bilmeyen nâdân u câhil
Neden sanır 'aceb kendini kâmil