27 Eylül 2023 tarihinde yayınlanmıştır.
Niyâzî Mısrî Hazretleri Mevâidü'l-İrfânında buyuruyorlar ki :
Bil ki ayın güneşe bakan bir yüzü vardır ki bu yüz, dâimâ tamdır, ne artar, ne eksilir. Bir de halka bakan bir yüzü vardır ki ay bu yüzünü, devri dolayısıyla, eksik gösterir. Ama bu yüzünün eksik görünmesi, güneşi takib eden yüzünün tamlığına zarar vermez. O hâlde senin de Hakk'a doğru olan, Hakk nazargâhı olan kalb yüzün, îmân ile, yakîn ile ve O'na hüsn-i zan beslemekle tam olsun. Halkın bakdığı taraf olan dış yüzünün eksikliği, iç yüzünün tamlığına zarar vermez. Şu hikaye buna muvâfık düşer :
Ömer ile Ali radıyallahu anhümâ, Yemen tarafında Üveysü'l-Karanî'yi bulup kendisine Resûl-i Ekrem'in vasiyyet etdiği hırkasını teslîm etdikleri zaman ona, "Bize nasîhat et" dediler. "Rabbinizi biliyor musunuz?" dedi. "Evet" dediler. "Öyleyse O'nu bildikden sonra O'ndan başkasını bilmemek size zarar vermez". "Daha da söyle" dediler. "Rabbiniz size öğretdi mi?" dedi. "Evet" dediler. "O hâlde başkası öğretmese de size zarar vermez" dedi.
Aya bak da ibret al ve nefsini halka hüsn-i zan beslemeye yönelt. Yani ne zaman ki bir kimsenin zâhirinde bir ayıp ve noksan görürsen, kendi kendine de ki: "Belki Allah ile muamelesi tamdır, ayıbı bana göredir".
Hikâye olunur ki, Hasan-ı Basrî, bir gün Bağdat'da Dicle Nehri kenarında zencî adama rast geldi. Bu adam, yanında bulunan bir kadınla şarap içiyordu. "Eğer bu siyâhî, şarap içmeseydi, benden efdal idi" diye düşündü. Hasan-ı Basrî'nin âdeti, nefsini herkesden aşağıda görmek idi. Bir de bakdı ki iki adam Dicle'de boğuluyor. Hemen o zencî, su üzerinde yürüyüp onları kurtardı. Sonra Hasan-ı Basrî'ye dönüp şöyle dedi, "Yâ Hasan, Allah indinde sen benden efdal isen, sen de benim gibi suda yürü ve boğulanlardan birini kurtar". Ve ilâve etdi, "Bu yanımda bulunan kadın anamdır. İçdiğimiz Zemzem suyudur. Biz burada, senin basîr olup olmadığını anlamak için böyle oturduk". Hasan, onun ayaklarına kapandı, "Onları boğulmakdan, beni de mü'mine karşı kötü zan beslemekden kurtardın" dedi. O zât Hasan'a şöyle duâ etdi : "Yâ Rabbi, Hasan'ı içinde bulunduğu hâlden kurtar. Zîrâ Hasan senin katında benden yüz derece daha efdaldir."
İnsanların çoğu halkın bakdığı yüzlerinin dolunay gibi olmasını isterler de kalb yüzlerine hiç aldırmazlar. Bundan dolayı bazılarında kalb yüzü kefere gibi kapkara, bazılarında fâsıklar gibi hilâl kadar aydınlık, bazılarında sâlih mü'minler gibi dolunay gibi pırıl pırıldır.